Sadece yerel diktatörler değil, küresel diktatörler de unutulmamalı
Başkaldırı, sadece kendi diktatörlerine karşı değildir. Dünya diktatörlüğüne karşı da giderek beslenen, güçlenen, bilinçlenen bir tepki gelişiyor. Fark edilmese de lokal (yerel) bu hareketlenmelerin, küresel ölçekte oluşturduğu, ördüğü bir “ortak payda” vardır ki, önümüzdeki süreçte bu “ortak payda” zemininde pek çok ümit verici gelişme temellenebilir. Bu ortak paydalar;
Bu hareketlenmeler ve hak talepleri dünya kamuoyunda ve insanlık vicdanında kabul görüyor, tasdikleniyor, haklılıkları tescilleniliyor. Eskiden olduğu gibi, “terörist” “falan ülkenin iç işleri”, “yönetimi tehdit eden dış güç maşaları” olarak kestirilip atılmıyor. Genel insanlık ailesinin duyarlılığı ve etkinliği günden güne artarken, despot yönetimlerin de etkinlikleri o oranda azalıyor, işlevleri, üstlendikleri görevleri deşifre oluyorlar.
İletişim ve bilişim teknolojileri zaman ve mekân sınırlarını zorluyor, olayların üstünü örtmeyi, dezenformasyonu önlüyor. Özellikle Tv`ler ve internet, başka ülke halklarına, eylemci kitleleri, kendi ülkelerinden, hatta bizzat kendilerinden daha şeffaf daha rahat izleme imkânı sağlıyor. Eylem ülkeleri ise kendi medyalarına sansür getirebilirlerken, dünya medyasını sansürleyemiyorlar. İletişim teknolojisi, dışarıdan müdahale ve koordine imkânı da sağlayabiliyor. Eylem kitleleri, içinde bulundukları durum nedeni ile birbirlerinin durumlarından topyekûn haberdar olamazlarken, onlara ait parça parça haberler, medya merkezlerinde bir araya getirilip kamuoyuna daha bütüncül ve geneli görüp değerlendirmeye imkân verir halde sunuluyor. Ancak medyanın kontrolü ve kumandası önemlidir.
Maruz kalınan haksızlık ve zorbalıkların benzerliği, kaynaklarının yakınlığı, akrabalığı daha geniş ölçekte deşifre edilirken, mazlum ve mustazaf halk kitlelerinin haklı hak taleplerinin örtüşmesi, arzu, istek ve hülyalarının aynılığı, onları birbirine yaklaştırmakta, başarı ve ezilmemek için ortak hareketin zorunluluğu bilincini geliştirmektedir. Bu göz ardı edilecek bir husus değildir. Zira suni coğrafi sınırların işlevsiz kılınması bu şuura bağlıdır.
Bu süreçle ilintili birkaç hususu yeniden dikkate almalıyız.
Başkaldırıların sadece yerel diktatörlere değil, dünya diktatörlüğüne karşı gelişeceği tezi. İsnadını şuradan alıyor.
Mevcut dünya düzeninde bir “Diktatörler(lük) Hiyerarşisi” mevcuttur. Yerel diktatörler bu zincirde veya ast-üst diziliminde, alt sırada yer almaktadırlar. Bu hiyerarşinin varlığının en güzel iz düşümü veya minimize modeli, Birleşmiş Milletlerdir. Birleşmiş Milletlerdeki devletlerin hiyerarşik düzeni etkinlik, asıllık, yedeklik ve işlevsizlik konumları, aynıyla “Dünya Diktatörlük Hiyerarşisinin” izdüşümüdür. Dünyadaki devlet ve devletçiklerin gerçek durumları buradan da okunabilir.
Batı bu süreçteki en tahripkâr ve ölümcül darbesini muhtemelen ekonomik alanda alıp faturasını da sosyal ve siyasal alanda ödeyecektir.
Bilinmelidir ki Batı, halkı ile uyumlu düzenini sağladığı yüksek refah seviyesi ve ekonomisine borçludur. Herkes bilir ki Batının mevcut zenginliği ve ekonomik üstünlüğü, özellikle Doğu sömürgeciliği sayesinde sağlanmıştır. Özellikle petrol, doğalgaz gibi enerji kaynakları, ucuz sanayi hammaddesi ve ucuz iş gücü, Batı`yı, İslam Coğrafyası özelinde sömürge alanları ile alakalı kılmıştır. İslam Coğrafyası halklarının başkaldırısı, bu ekonomik kaynaklarının kesilmesine ve ekonomik çıkarlar ortak paydasındaki Batı birliğinin sonunun başlangıcını içinde taşımaktadır aynı zamanda.
Batıda, ekonomik kriz ve buhranlar baş göstermiş durumda. Japonya`nın içine düştüğü durum, Batı medeniyetinin de yakın tehdit gördüğü durumlardır. Özellikle nükleer konusu…
Tüm bunlarla beraber sürecin cereyan ettiği İslam coğrafyasında ve birinci dereceden aktörleri olan İslam âleminin takınacağı tavır ve sergileyeceği duruş önemlidir.
Müslümanlar Kur`an-ı Kerimin öngördüğü şu tavrı sergileyebilmeliler.
-İslam karşıtlarının birlik sergilediği gibi birlik sağlanmazsa yeryüzü fesada boğulur. Bütün İslam karşıtları, topyekûn harekete geçseler de, Allah (cc) bize yeter, o en güzel vekil denilebilmeli…
-Teferruatlar ertelenip, acil olarak “asıl düsturlar”dan ortak hareket zemini inşa edilmeli.
Yoksa…
Kudüs`ün bugünkü işgali karşısındaki çaresizliğin çok daha büyüğü yarın “KÂBE”nin işgalinde karşımıza çıkabilir.
Allah (cc)`a emanetsiniz...