• DOLAR 34.357
  • EURO 37.434
  • ALTIN 3024.308
  • ...

Allah (c.c), Milleti ve memleketi bütün şerlerden korusun.

Sayın Cumhurbaşkanı`nın halkı meydanları daha terk etmemeleri uyarı ve ısrarlarına bakılırsa, 15 Temmuz`da ülkenin karşılaştığı vahim badire savılmış olsa da, henüz tam bertaraf edilmiş değildir. Sayın Cumhurbaşkanının cunta saldırısının ilk anındaki halkın meydanları, alanları terk etmemesi, koruması konusundaki çağrılarının da o derece önemli olduğundan kuşku duyulmamalıdır.

Darbenin ilk anında, görev üstlenmesi beklenen kesimlerin lakayt kalışı; bekle – gör pozisyonuna girmesi; FETÖ organizasyonundan değil de, darbeyi başka odaklardan bekleyenlerin TRT`deki Cunta bildirisini tekrarlarıyla beraber gönüllü olarak ekranlarına taşımaları; en önemlisi de darbeye dair emarelerin erken saatlerde MİT ve Genelkurmay`a ulaşmasına rağmen Cumhurbaşkanı, Başbakan ilgili birim ve bakanlıkların zamanında haberdar edilmeyişleri; Sayın Cumhurbaşkanının ve diğer yetkililerinin kuşku ve tedirginliklerinde haklılıkları için yeterli gerekçelerdir.

Cuntanın hesaplayamadığı direnç kaynakları ortaya çıkmasaydı ki bunların en önemlileri: Sayın Cumhurbaşkanımızın halkı cuntaya karşı direniş çağrısıydı, teknik imkânların etkisizleştirildiği bir anda ezan ve selaların gece yarısı manevi bir ruh eşliğinde bu çağrıyı tüm ülke sathında halka ulaştırması ve en önemlisi de halkın bu çağrıya kararlı ve cansiperane icabetiydi. Allah muhafaza cunta Ankara ve İstanbul`da kontrolü ele geçirseydi muhtemel eklemlenmeler olacaktı.  Bu yönüyle harekete geçen ilk cunta gurubu, adeta kale kapısına vurulan öncü “koç başı vuruşu” tarzı bir çıkıştı. Sonraki tutuklanmalar, özellikle üst rütbeli kadroların hangi kritik noktaları ve nasıl bir potansiyeli kontrol ettiği noktasında fazlasıyla fikir vermektedir.

Darbenin ilk saatleri, dış odak ve mihraklarında niyetleri konusunda adeta bir turnusol görevi görmüştür. Pek çoğu önce- hem nalına hem mıhına vurur- tarzda tutum sergilenmiş, sonraki gelişmelere göre ağız değiştirmişlerdir.

Kısacası halkın meydanlardaki bu kararlı duruşu olmasaydı, dumanlı – puslu havada fırsat bekleyen pek çok mihrakın kaos için el ovuşturduğundan hiç kuşku olmasın. O yüzden halkın meydanlardaki nöbeti gerçekten önemlidir. Bu gün meydanların kıymetinin bilinmemesi Allah muhafaza yarın Suriye, Irak, Yemen, Mısır v.s yerlerin durumuna düşme mecrasına zemin hazırlayabilir.

15 Temmuz ve 16 Temmuz sürecini dikkatli takip eden herkes, Ezan ve selaların o gün cuntacıların önündeki en önemli engellerin başında geldiğini kabul edeceklerdir. Ki bu onların sorgusu ifadelerine de yansımıştır.

Ezan ve selalar; bila teşbih adeta sur`a üfürülmüş gibi bir etki ile gönüllerdeki imanı adeta harekete geçirmiştir. Diyanet İşleri Başkanı muhterem Mehmet Görmez Hoca, Maraş işgalinde Fransızlara ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam misali, bu kararı ve talimatı ile Cuntacılara karşı önemli bir potansiyeli devreye koymuştur. Muhtemelen bu uygulama bundan sonra tüm İslam âlemi bir emsal olacaktır.

Muhterem Mehmet Görmez Hocanın bu uygulamayı; “ezan susturan darbelerden, darbe susturan ezanlara…” olarak nitelendirmesi de tarihi bir tespittir.

 Maalesef gün geçtikçe, mübarek ezan ve selaların ifa ettiği bu mühim görev kendilerini cuntaya açık hedef yapan imam ve müezzinlerin o ölümüne kahramanlıkları (Allah muhafaza darbe gerçekleştirilmiş olsaydı hepsinin nasıl bir muameleyle karşılaşacağı belliydi) gün geçtikçe unutuluyor, unutturuluyor. Sonradan açıklamalar eklemlenenler ise “ben de şöyle şöyle bir twitt atmıştım” reklamlarıyla ekranlara arz-ı endam ettiriliyor.

İmamların ezan ve selaları Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinin en ücra hücrelerine kadar nüfuz etmişti…

Sayın Cumhurbaşkanı da kabul edecektir ki; ezan ve selalar hem onun çağrısını etkinleştirerek halka ulaştırıyor, hem de halkın çok daha fazla vecd ile bu çağrıya icabetini sağlıyordu.

Malumdur ki ezan ve selaların İslami literatürde, namazlardan ayrı olarak; düşman işgaline uğrayan beldelerde okunma durumu vardır. Misalen şu anda bile Erzurum`da günde beş vakit ezan ile beraber dört vakit selanın okunması (akşam namazı vakti hariç) Rus işgalinden beri sürüyor. Gelenekleşmiş güzel bir uygulamadır.

Yıldızların karanlıkta ortaya çıkması ya da gerçek dostların dar günde belli olması gibi, bu milletin, memleketin gerçek “ortak peyda değerlerinde” en zor ve sıkıntılı günlerde işlev görürler… Onları iyi tanımak ve önemsemek lazım. Gün gelir yine ihtiyaç duyulur…

Rabbimden Milleti – Memleketi selamete eriştirmesi duası ve ümidi ile Allah`a emanetsiniz…