Anayasa; sade, öz ve az madde`den oluşmalıdır
Bu yazı aynı zamanda gelinen noktada “Yeni Bir anayasa” arayışı ile ilgili herkese, özellikle de) Yetkililere bir ‘‘AÇIK MEKTUP” niyet ve mahiyeti de taşımaktadır.
Varlık ve olgular son derece ve birkaç maddeyi geçmeyen “YASALAR” üzerine temellendirilmiştir. Bu bir kaç madde ise adeta o alanın “ANAYASASI” olur. Fakat bu “Anayasa” öyle bir işlevselliğe, öyle bir üretkenliğe sahiptir ki tabiri caizse sınırsız sayıda “yasa”, “tüzük”, “yönetmelik”, “talimatname”, “insiyatif”, hatta daha değişik alt detay bileşenler bu anayasadan beslenir. Bu “Anayasanın en belirgin özelliği ise ‘EVRENSEL` oluşudur. Tüm insanlık içindir. Fakat her coğrafya, her millet, her kültür, her siyaset, kendi rengine, şekline göre bu “Anayasa`dan” beslenir. Tıpkı hava, su, toprak, güneş gibi tüm insanlığa bakar. Toplumsal ANAYASALAR da bu mahiyette olmalıdır. O toplumun ortaya çıkarmak istediği dili, kültürü, etnisitesi ve diğer karakteristik değer alt detay bileşenlerle şeklini alıp kendisini vurgulayacaktır.
Teşbihte hata olmasın; ANAYASA Hz. Adem (as) ve Hz. Havva`ya bakar. Diğer yasa ve tüzükler ise onlardan türeyen kabile ve kavimlerine yönelir.
İLAHİ ANAYASALARIN NASILLIĞI
Şu örnekler tetkik edilirse mesele anlaşılır.
- Bütün Matematik, Mühendislik, sınırsız nisap kitap on “Rakam” üzerinden yürür.(0-9)
- Geçmiş, güncel ve gelecek bütün müzik, sekiz “NOTADAN” türer.
- İnsanlık tarihi süresince, bütün sözlü – yazılı anlatım, 30 – 40 “HARF” denilen alfabeden oluşur.( Bazı Milletlerin alfabelerinde ki harf fazlalığı telaffuzdan dolayıdır. Ses aynıdır.)
- Çevremizdeki ve bilenen evrendeki tüm maddi varlık, yüz küsur “ELEMENT” ten” oluşur.(Bakınız periyodik elementler Cetveline, Maddenin alfabesi gibidir.
- Karşılaştırdığımız sınırsız tondaki renkler, aslından üç “ANA RENGİN” terkibidir. (Bilimsel literatürde “RGB” olarak geçer. Kırmızı, Yeşil, Mavi)
- İnsanın bütün hissiyatları, sınırsız algıları beş “DUYU” (organı) üzerinden gerçekleşir.
- Canlılık / Hayat, dört temel “UNSUR” üzerine bina edilmiş. (Hava, su, toprak, güneş)
- Maddenin en küçük yapı taşı olan Atom, “iki PARÇA`dan” oluşur. (Proton – Elektron) Varlık da bunun gibi “Çift ‘ten “ (+) ve (-) türer. (Teklik sadece Allah`a(cc) özgüdür.
- Zaman; gece ve gündüz şeklinde akar...
Bu liste pek çok boyuttan, hayatın değişik alanlarına doğru geliştirilebilir. Hep aynı şey görülür. Temel kaynak, “ Anayasa”, sade evrenseldir. “Genel geçerdir.” Fakat aktif ve üretkendir. Doğuş, gelişim ve akış sonradan zenginleşir, form kazanır.
Dünyadaki bütün müziklerin, makamların 8 notadan terkibi gibi. Tüm mühendislik harikalarının 1`den 9`a ve sıfır rakamlarının kombinasyonu gibi. En güzel edebi ürünler tek alfabeden akıp çıkmıştır. Ama harfe, kimi “A” demiş, kimi “Alfa” demiş, kimi “Elif” demiş. Kimi “B” demiş, kimi “Beta” kimi “ba” demiş.
Ürün farklı dil ve renkte olsa da ses aynıdır.
İşte bunun gibi; bir Anayasa`nın özü ‘de, evrensel anlamda “Temel insan haklarıdır”
Zaten varlığın yegâne sahibi, Yüce Mevla, aynı yukarıdaki; örneklerde olduğu gibi, insanlık için de temel yasalarını her devrin Peygamberine bildirmiştir. Tüm dinlerin temel inanç esaslarını oluşturan aynı ilahi kaynaktan geldikleri anlaşılıyor. Muharref dinlerinden dolayı, tahrife uğramalarına rağmen, çok ilginçtir ki bütün bu farklı dinlerin temel öğreti ilkeleri, adeta “tamir” edilerek yeniden Kur`an-ı Kerimde İsra süresi 22 ile 37 ayetler arasında “ 12 MADDE” halinde verilmiştir.
Bu 12 Temel madde; Yahudi ve Hristiyanlıkla “KUTSAL 10 EMİR”, NUHİ`lik`te (Hz. Nuh`a(As.) vahy edildiği söylenen “7 EMİR”, Zerdüştlük ve Manihaizm`de “10 Yasak”, Buda – Brahma Kültürü dinlerinde “Nirvana`ya ulaşmada” “ 4 Yüce Hakikat ve 8 dilimli yol” gibi isimlerle halen varlıklarını korumaktadırlar.
Beşeri sistemlerde de benzeri arayışlarla, insan ve insan Haklarını esas alan belgeler oluşturulmuş. Bunlar da dinsel metinler gibi, sade ve milliyetçi yaklaşımlardan arınmayı esas almışlardır.
13. Yüzyıl İngiltere`sinde ortaya çıkan “Magna Carta” (Büyük Şart), 1776 Amerika “Bağımsızlık Bildirisi; 1789 Fransa “ İnsan ve Yurttaş hakları Bildirisi, 1948 Birleşmiş Milletlerin “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1950 Avrupa sosyal şartı ve yakın tarihteki benzer belgeler hep bu minvalde olmuştur. Hatta İngiltere gibi uzun soluklu tarihsel yolcuğu olan bir ülke, kendisini, bağlayacak “Yazılı bir anayasal metin” bile oluşturmuyorsa, bunun üzerinde durmaya değer.
Sonuç olarak, gelinen nokta “Yeni bir anayasa” sadece Türkiye`nin değil, bütün İslam coğrafyasının da ihtiyacı haline gelmiştir. Bu bağlamda, Türkiye`nin bu konuda başarılı olmasının, bütün İslam Âlemi için de bir kazanım sağlayacağı kuşkusuzdur. Buraya kadar işaret ettiğimiz tüm hususların dikkate alınacağı; ilaveten İslâmi bir idarenin ilk yazılı “ANAYASASI” olması hasebiyle “Medine Vesikası” ve “Veda hutbesinde” temel kriterlerin “güncellenerek” referans alınacağı bir “ANAYASAL METİN” neden günümüzün keşmekeş dünyasında insanlığa bir hediye olmasın? Mezopotamya – Anadolu coğrafyası bu tür evrensel çıkışlara yabancı değildir. Tarih şahittir. Yeter ki niyet halis olsun.
Bu ümitle, Allah`a emanetsiniz.