• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

'Arap Baharı' Tunus'tan ateşlendiğinde, sanırım, hepimiz sürpriz yaşamıştık.

Sîdîbuzeyd kentinde yaşayan, üniversite mezunu olmasına rağmen seyyar satıcılık yapmak zorunda kalan Buazîzî'nin, malzemeleri zabıtalar tarafından dökülünce sinir krizi geçirip kendisini yakmasıyla başlayan birikmiş öfke patlaması zalim yönetimce bastırılamamıştı.

Başta Sîdîbuzeyd kentinde yoğunlaşan protesto gösterilerinin ciddiyetini anlayan dönemin diktatörü Zeynelabidin Bin Ali'nin, Buazîzî'yi, hastaneye kadar gidip ziyaret etmesi de fayda etmemiş, sonrasında Buazîzî'nin vefat haberi geldiğinde ise gösterilerin, diktatörün defolup kaçmasıyla sonuçlanacak şekilde tüm ülkeye yayılmasına engel olamamışlardı.

Akabinde Tunus'tan yakılan ateş etrafa sıçramış, bu şekilde 'Arap Baharı' denen süreç başlamıştı.

İslam beldeleri içerisinde Kemalizme en çok öykünen ve bir nebze de nisbî başarı sağlamış bulunan Tunus rejiminin, devrilen ilk diktatörlük olması ise tarihe geçen önemli bir dersti.

Doğrusu, Tunus İslam aleminde Arap baharının ilk yaşandığı yer olma hususundaki ayrıcalığı dışında başka özellikleri de haiz.

Zira İslam aleminde köleliği resmi anlamda ilk sonlandıran devlet olma özelliğine sahip olmakla birlikte aynı zamanda kendisine, ilk anayasa yazma nimeti nasip olan devlet de yine Tunus.

Yani, mekân anlamında tesadüfî gerçekleşmemiş hususlar, bunlar.

Tunus'ta bu son dönem gündem tamamen seçime odaklanmış durumda.

Geçen haftalarda ilk turu yapılan başkanlık seçimlerinde İslami Nahda Hareketi'nin adayı olan Abdülfettah Moro beklentilerin aksine üçüncü sırayı ancak aldığı için ikinci turda yarışa dâhil  olamayacak.

Bu durum sadece Tunus değil, sanırım tüm Dünya kamuoyu için sürpriz bir gelişmeydi.

Önceki dönemde, devrim sonrası koalisyon yapıp troykayla yönetim şeklindeki bir çalışma stiline yönelen Nahda Hareketi, başkanlık seçiminde Munsif Marzuki'yi destekleyerek Tunus'un devrim sonrası ilk cumhurbaşkanı olmasını sağlamış, ancak akabindeki ikinci seçimde Kaid Baci Sibsi'nin başkanlığına engel olamamıştı.

Başkanlık seçimi ikinci turu için, en yüksek oyu alan Bağımsız Akademisyen ve Siyasetçi Kays Said'i destekleyeceğini ilan eden Nahda, ikinci sıradaki Nebil Karavi'nin, eski sistemin kalıntılarından olduğunu ima ederek onu kesinlikle desteklemeyeceğini ilan etmişti.

İşe bakın ki, parlamento seçimlerinde yüzde 19,5 alarak birinci olup 52 sandalye kazanan Nahda Partisi'nin hemen akabindeki sırayı alıp 38 sandalye kazanarak ikinci olan Tunus'un Kalbi Partisi de, Nebil Karavi'nin partisi.

Parti sözcüleri, açıkça Nahda ile herhangi bir koalisyon içinde olmayacağını, bunun yerine muhalefette kalmayı seçeceğini ilan etti.

İşin en ilginç ve bilinmez noktası ise, başkanlık için aday olacağını ilan ettikten kısa bir süre sonra, yani başkanlık seçimlerine sadece birkaç hafta kala "vergi kaçakçılığı ve kara para aklama" suçlamasıyla tutuklanan medya patronu Nebil Karavi'yi kimin, hangi amaçla tutukladığı.

Acaba Sibsi'nin ölümünden sonra eski sistemin yeni siyasi uzantılarından sayılan şimdiki Başbakan Yusuf Şahid'in Karavi ile 'iç' denebilecek çekişmesinin mi yansıması ile tutuklandı, yahut mağdur edilmiş bir siyasetçi kılıfına büründürülmesi sağlanarak halkın destek vermesi istenen bir kişi mi söz konusuydu, bilinmez.

Ancak parlamento seçimlerinden sadece iki gün sonra, yani iki gün önce Karavi'nin bu 'mağduriyet' sağlandıktan sonra şimdi başkanlık seçimlerinin ikinci turuna giderken serbest bırakılması, ister istemez kafalarda ciddi bir istifham oluşturdu.

Evet, önümüzdeki süreç Nahda için biraz zorlu görünebilir.

Parlamentodaki sandalye sayısı kısmen azalmakla birlikte birinci parti olarak seçimlerden galip ayrılan Nahda'nın, politikalarını devlet başkanının belirlediği dışişleri ve savunma dışında, içerideki politikayı belirleyen başbakanı çıkaracak olması bir avantaj olmakla birlikte, tek başına yeterli çoğunluğu sağlayamaması sebebiyle koalisyon yapmak zorunda kalması, önümüzdeki sürecin baş ağrıtacak hususlardan biri olmaya aday.

Ümit ederim ki, Arap Baharı'nın yaşandığı diğer ülkelerdeki sıkıntılara nispetle çok daha sakin ve basiretli bir süreç geçirilmesinde en büyük role sahip olan Nahda Hareketi bu yeni süreçte de İslamcıların lehine halka hizmet etmek şeklinde sonuçlanacak bir siyasete zemin bulur.