Ölüyordum
Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
Ölmek nasıl bir his? Tatlı mı? Yoksa acı mı? Yoksa ölümün tadından ziyade, öldükten sonra başımıza gelecekler ve dünyadaki amellerimizin ahirete yansıması mıdır bizi derinden etkileyen?
Başlıkta okuduğunuz gibi; ölüyordum. Bir defasında ölümüme çok az bir zaman kalmıştı. İstediklerimi yapacak zamanım kalmamıştı.
Diğerinde ise elden ayaktan düşmüş, hiçbir şey yapamaz halde yatağa mahkûm olmuştum. İkisinde de o kadar pişman ve çaresizdim ki. Art arda iki gün bu rüyaları görmek epey yıprattı.
Hani ölümünüzü düşündüğünüzde aklınıza sevdikleriniz, ayrılmak istemedikleriniz falan gelir ya. Öyle değildi. Her şeyi unutmuştum. Sanki dünyada kimsesizdim. Sanki yapayalnız yaşıyordum. Dert ettiğim sadece kendimdim.
Uyandığımda derin bir elhamdülillah çektim. Hala alınacak nefeslerim vardı. Ancak rüyanın etkisiyle dünyanın bütün halleri gözümde kapkaraydı. Böyle yaşanır mıydı? Diyelim ki on yıl daha yaşadım. On yıl bu tatsızlıkla nasıl geçerdi?
“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.” buyurmuş İlmin Kapısı(k.v). İşte ben de az sonra rüyamdaki uyanıklıktan uyanıp dünya uykusuna geçiş yaptım usul usul. O eski tatsızlığım kalmamıştı. Yine neredeyse eskisine yakın bir rahatlık, bir gaflet hali. Yaşıyorum canım, ölmedim ya!
Şimdilerde, o uykudaki uyanıklıkla dünyadaki uykunun, en azından aritmetik ortalamasını bulmaya ve yaşamaya çalışıyorum. Dünya ne kadar elle tutulur, gözle görülür olsa da bir rüyadır. Ahiret de ne kadar hayallerimizi süslese yahut bizi azabıyla hayali olarak korkutsa da, kalıcı bir gerçektir.
Benden yaşça küçük niceleri öldü. Senden küçükleri de keza, kıymetli okur. O geciktirdiğin infakı veremeden ölebilirsin. Senden bir lokma ekmek bekleyenlere o bir lokmayı ulaştıramadan, gitmek isteyip de ertelediğin o hastayı ziyaret edemeden, pazardan topluca alıp, bir güzel kurup fakir fukaraya da dağıtırım dediğin zeytin yahut turşuyu veremeden…
Başlamak isteyip de ertelediğin vakit yahut nafile namazlara başlamadan… O hep tutmak istediğin pazartesi ve perşembe oruçlarını rayına oturtamadan… Ertelediğin o zikirleri çekemeden… En önemlisi de “Yaşıyoruz işte, ölmedik ya.” deyip de hakkına girdiğin kimselerle helalleşemeden ölebilirsin ey insan.
Dünya bir uyku, ahiret gerçek… İnsan kötü rüya gördüğünde uyanınca sevinir. Güzel bir rüya gördüğünde ise “Hepsi bir rüyaymış.” diyerek üzülür. Rabbim ahiret rüyasına uyandığında gülen ve sevinenlerden eylesin cümlemizi. Selam ve dua ile…