• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

“Zararı yok.” Bu cümleyi hemen hepimiz kullanmışızdır. Bunu kullanmasak da benzeri cümleler kurmuşuzdur. Bir eşyamız kırıldığında yahut hasar gördüğünde, biri tarafından bir zarara uğratıldığımızda, olmasını beklemediğimiz bir şeyle karşılaştığımızda ‘zararı yok’ demişliğimiz vardır. Bunu da yaşadığımız soruna sebep olan sevdiğimiz üzülmesin diye söylemişizdir. ‘Zararı yok.’ yani ‘Bu soruna sebep olan dostum, arkadaşım! Sen kendini üzme!’

Peki ya bu zarar sevmediğimiz birinden gelse? Nefret ettiğimiz, bize, sevdiklerimize, Rabbimize ve dinimize düşman olan biri tarafından bir zarara uğratılıyor ya da uğratılacaksak? Yine de ‘zararı yok’ diyebilir miydik? Dahası bu zarar bize en büyük zulümlerle olacaksa? Mesela feci şekilde ölmemize sebep olacaksa… Yine de ‘zararı yok’ diyebilir miydik? İşte bu durumu Kur’an-ı Kerîm’e konu olacak kadar somut yaşayan birileri var: Sihirbazlar.

Sihirbazlar Firavun’un davetiyle Hz. Musa ile müsabakaya gelmişlerdi. Emriyle bile değil, davetiyle. Zira emirle gelselerdi, korkarlardı; bir şey talep edemezlerdi. İzzet ve ikramla karşılandılar ve Hz. Musa’yı yenmelerinin karşılığında Firavun’un has adamları olma sözü aldılar. İplerini, değneklerini bile ‘Firavun’un kudreti adına’ diyerek attılar; o kadar bağlı, şirkte o kadar inançlıydılar.

İplerini, sopalarını attılar. Hz. Musa da attı. Ve Musa aleyhisselamın asası onların attıklarının hepsini yuttu. Sihirbazlar da Firavun’un diğer adamları gibi ‘Musa sihirbazdır.’ diyerek ve sonraki bir zaman O’nu yenmek için zaman ve imkan isteyerek Firavun’un yanında çeşitli makamlara gelebilirlerdi. Ama yap(a)amadılar. Zira iman kalplerine tastamam yerleşmişti. Hemen secdeye kapanıp imanlarını dile getirdiler.

Firavun onlara “Sizi öldüreceğim, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kestirip sizi hurma dallarına astıracağım.” dediğinde, ilk sözleri zalimin suratına tokat gibi inen “Lâ dayr –zararı yok” sözü oldu. Zalimle alay edercesine, umarsızca... “Zararı yok. Ne yaparsan yap! Zaten eninde sonunda Rabbimize döneceğiz.” Firavun onları daha başka neyle korkutabilirdi ki? İşte el-kol kesmeyle tehdit eden zalimin elinin kolunun bağlandığı andı o an.

“Zararı yok!” diyebilmek sevdiğimiz yahut sevmediğimiz kişilerden gelecek her şeye… “Ne olursa olsun, sonunda Rabbimize döneceğiz.” diyebilmek. İşte o zaman açılır denizin kapıları, işte o zaman azgın dalgalar çekilip yol açar insanın önüne. Saygıyla selamlar gibi, edep ve hürmetle açar kapılarını okyanuslar bile. Sonra yine saygıyla kapatır da boğar sarayından, köşkünden, makamından inip zulüm peşine düşmüş zalimleri.

“Zararı yok” teslimiyeti nasip et bize ey Rabbim! Kalbimize sahih iman, bedenimize salih amel nasip et ki, ‘zararı yok’ dememiz kolay olsun, birkaç dakikadır Müslüman olmuş sihirbazlar gibi. Amelimizi en büyük ilmimiz eyle ki, ilmimiz utanç ve korkaklığa sebep olmasın. Âmîn...