• DOLAR 34.624
  • EURO 36.369
  • ALTIN 2921.251
  • ...

Göklerden verilen görevi eksiksiz ve fazlasız tam olarak eda eden Hz. Resulullah`a selat ve selam olsun…

Son 1 yıldır malumunuz kadın cinayetlerini basın iyiden iyiye işlemeye başladı. Aslında hep var olan kadına şiddet vakaları basın işlemeye başlayınca sanki yekten çıkmış gibi veya artış göstermiş gibi algılandı. Bu algıdan kaynaklanan sosyal baskı doğal olarak devlet adına hükümeti tedbir almaya itti. Hem ilgili kanunlarda eşine şiddet uygulayan erkeklere ciddi cezai müeyyideler uygulanacağını hem de devlete sığınan kadınların daha duyarlı bir şekilde korunacağını bu tedbirler çerçevesinde yine basından öğrendik.

Şiddet gören, eşleri tarafından öldürülen kadınların korunması tabi ki olumlu bir gelişmedir. Sosyal Devletin gereklerinden biri bireyleri korumaktır. Ama bence böyle çivisi çıkmış bir düzende bu yönde atılacak adımlar sorunları daha içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Bu noktada her zaman olduğu gibi Hz. Peygamber`e (sav) gidip çözümün ilhamını O`ndan (sav) almalıyız. Nitekim Hz. Resulullah Peygamber olarak gönderildiğinde kadın bir hiçti. Sosyal bir konumu olmayı bırakın bir mal değerinde ele alınırdı. Misalen kocası öldüğünde kocasının (af buyurun) kılıcı, kalkanı, develeri gibi miras olarak (üvey) oğullarına kalabiliyordu. Daha yeni doğmuş kız çocuklarının öldürülmesinden yola çıkarak bir kadının bir toplumda kendisine biçilen ve dayatılan hayat standartlarını varın siz takdir edin. Sadece müşrik Arap toplumunda mı? Hayır, o dönemin en çağdaş! En gelişmiş! Toplumlarında hatta zamanın en büyük ahlakçıları olarak ısmarlanan filozoflarında bile kadına bir değer bulamazdınız. Örneğin o meşhur ahlakçılar, Aristolar bile kadını hayvandan biraz daha değerli ama erkekden kıymetsiz yaratık olarak değerlendirmişlerdi. Kadına hayvandan biraz daha değerli yaratık tanımı yapılınca toplumdaki hali doğal olarak bu tanım üzerinden şekillenecekti.

Peki, Allah aşkına şu emperyalist felsefenin, şu komünist fikrin, şu fikirsizliğin enjekte edile edile fikirsiz, idealsiz, hedefsiz yapılmış yığınların ideal toplumlarında! kadının yeri, konumu tarihin o karanlık dönemlerindeki ile aynı değil mi?

Demek ki eğer kadını şiddete, cinayetlere karşı korumak için tedbirler almak gerekiyorsa tarihte başarıları ile orta yerde duran, getirdiği çözüm mükemmel sonuçlar veren bir formül varlığını devam ettiriyorsa işe buradan başlamak gerek. Muhammedî yaklaşımlar her sorunda olduğu gibi bu noktada da toplumsal ve kalıcı neticeler verecektir.

Devlet bütün mesaisini kadınları korumaya verse, diğer bütün işlerini askıya alsa, her şeyi ile buna yoğunlaşsa dahi önüne geçemez. Çünkü ortada şiddete zemin hazırlayan bir durum var. Tabiri caizse bir taraftan fabrika çıkışı gibi kendinden zayıfa acımayan, kendinden güçsüze zulmeden insan tipi üretiliyor. Diğer yandan bunların arkası toplanmaya çalışılıyor. Nesiller yeterince eğitilmiyor, toplumsal değer yargıları nesillere gereği gibi aktarılmıyor. Bu durum her gelen nesli bir öncekine göre daha tehlikeli bir gidişatın kollarına bırakıyor.

Yazımın bir yerinde dedim ki; “…böyle çivisi çıkmış bir düzende bu yönde atılacak adımlar sorunları daha içinden çıkılmaz bir hale getirecektir” Buna değinmek gerekirse; Karı-koca arasında ailevi sorunlarda bilirsiniz bölgemizde özellikle aile büyükleri araya girip, aile içi sulhu sağlamaya çalışırlar. Ben çokça görmüş, duymuşumdur; kadının akrabaları ailevi sorunlarda kendi kızlarını kocasına rağmen, kocasına karşı körü körüne desteklemez. Büyüklerimizden bu işin hikmeti olarak şunu öğrendik: “Kızımızı kocasına rağmen, kocasına karşı savunursak kızımız kocasına kadınlık yapmayı bırakır ona kocalık taslar. Bu da yuvalarını dağıtır.”

Öyle değil midir? Kadına zayıflık verilerek bekârken babasına, erkek kardeşlerine evlendiğinde kocasına kendini mecbur hissetmesi sağlanmış. Bu kadının yaratılışında vardır. Evlendiğinde kocasının tekid etmesi gereken zayıflığını akrabaları yapmaya kalkarsa kadın evinde huzur bırakmaz. Şimdi görünen o ki; devlet “Şiddet gördüm” deyip evinden çıkan her kadına sığınma evlerinde yer verecek. Yani kocasına karşı karısını devlet koruyacak. Ve kendini kocasına mecbur, çocuklarına mesul hissetmemenin önü açılacak. Kaç aile görmüşüzdür, kızlarına kapılarını kapadıkları için kızlarının evini kurtarmıştır. Bugün kapısını açsa kızları boşanma davası açacak duygusal saiklerle evini yıkacak.

Biz burada tabiî ki evinde dayak yesin şiddet görsün demiyoruz. Ama devletin şiddet görüyorsan gel seni korurum anlayışına girmesi bence yıkılan yuvaların sayısını artıracaktır. Çözüme buradan başlamamalıdır. Burası son ama en son aşama olmalıdır. Önce şiddetin önüne geçmeli, bunun için de Resulullah`ın (asv) getirdiği çarelere başvurmalıdır.

SELAM VE DUA İLE