• DOLAR 34.425
  • EURO 36.315
  • ALTIN 2829.18
  • ...

Ramazan ayında bu ülkede dindarlar ile dine hürmetsizler arasında yaşanagelen tartışmalardan biri Ramazan ayında orucun açıktan yenmesidir. Ülkenin Batısında daha çok dine mesafeli malum kesimler, Doğu ve Güneydoğusunda ise sosyalist bozması kesimler kasten ve açıktan orucu hürmetsizleştirmek için ulu orta yer-içerler. İkaz edildiklerinde veya biraz sert tepki gösterenlere ise “yavuz hırsız” gibi üste çıkıp yaygarayı bastırırlar. “Seslerin en çirkininin merkep sesi olması” düsturunu her Ramazan ayında daha iyi anlamamın bir sebebi de budur. Onlar oruca açıktan hürmetsizlik eder, yaşadıkları toplumun Müslüman bir toplum olduğunu unutup onlara hakaret edercesine Ramazan ayı ile cedelleşir suç olmaz. Tepki alıp da hürmetsizlikleri kabullenilmeyince kabahat olur.

İnanç, ibadet, yapmak veya yapmamak… Bunlar hepsi ayrı şeyler. Ama yapmayıp, yapmadığını gözlere sokmak istercesine göstermek ayrı bir olay. Burada bence saygı ve insanlık devreye giriyor. Hani inanmaz tutmazsınız anlarım. Veya inanır, inancınızın gereğini yerine getirmezsiniz yine anlarım. Ama evvel cumhurbaşkanı gibi Ramazan ayında kamuoyunun önünde açıktan su içip bunu da “Bakın sizin inandığınız değerlere saygı duymuyorum, kutsallarınızı ayaklarımın altında çiğniyorum” dercesine yapanlar aslında kendi değerlerini ortaya koymaktadır.

Dedik ya, işin insanlık ve saygı yönü mühimdir. Bir öküz sizin oturduğunuz odaya girdiğinde “İçerde insanlar var” deyip ortamda bulunan insanlara saygı gösterir mi? Öküzün bu hareketi ortamda olanların eksikliği, kusuru değil kendisinin öküz olmasından kaynaklanan halinin yansımasıdır. İşte bunun gibi sokakta, toplu taşıma araçlarında, işyerinde… başka insanlarla karşı karşıya geldikleri her yerde sadece oruç hakkında değil her konuda “Ya şu ortama girdim. İnsanlar var. Biraz edebe dikkat edeyim” diyemeyenler kendi yaratılışının gereği ortaya koyuyor.

Bu manada açıktan ve utanmadan orucunu yiyip içenler biraz da insanlıktan nasibini almamış, vicdanları törpülenmiş, kendilerine saygısı kalmamış olanlardır. Biraz insan olunsa din-iman bir tarafa adam düşünür “Bu Allah`ın sıcağında ben soğuk su içerken şu insanlar içemiyor. Dur gizli içeyim de kimse görmesin.”

Hani biz Müslümanlar öyleyiz. Birilerinin aç susuz olduğunu bilsek inanın Ramazan ayı dışında dahi yiyip içmekten utanıyoruz. Hatta ben dışarıda, bir lokantada yemek zorunda kaldığım zamanlarda inanın pencere kenarında oturmamaya gayret gösteriyorum. Olur ki aç olan vardır, gelip geçerken görecek canı çekecek diye. Netice olarak oruca hürmetsizliğini aleni edenleri sadece inanç noktasında ele almamak, insanlık ve saygılarında da defolu olduklarını bilmek lazım…

Burada geçen haftaki yazımıza dair bir haşiye düşüp konuyu değiştirelim.

Geçen Hafta Karlıova`da ki gelişmeleri ele alırken şöyle bir tabir kullanmıştık; “…Basına sızmayan ya da üstü kapalı bir şekilde basında aktarılan ama o bölge halkının kendi arasında konuştuğu birkaç noktayı aktarıp…” demiş ve bize taşınan haberleri yazımızın başına taşımıştık. O bölgedeki bazı şahıslara dayanan haberleri bir yanlış yapıp çok yönlü taratmadım. Burada bir yanlışlık yaptığımı kabul ediyorum. Ancak neticede yazdıklarımız da bir haberdi. Biz yazımızı bu haberlere ayırıp BDB`lilere yapılanlara dikkat çekmek veya onların değirmenine su taşımak için yazmadık. Bu aklımızdan dahi geçmedi. Sadece onlara yapılanları sıraladım. Ki ilçe binasının, bir otelin, belediye binasının, ilçe başkanının evinin yakılması gibi haberler hemen tüm kaynaklarda çıktı. Bu şekilde onlara yapılanları sıralayıp onların da aynısını daha birkaç ay önce Yüksekova`da Müslümanlara yapmış olduklarına dikkat çektim. Yüksekova ile Karlıova arasında kıyas yapabilmem için de tabiî ki Karlıova`da olanlardan haber vermem gerekti. Bazı okurlarımız bazı haberlerin sıhhatine itiraz etti. Ancak biz yalan haber üretmedik. O bölgede gerçekten konuşulan bazı hususları dile getirdik. Hani bunlar da konuşuluyor, bazıları da böyle anlatıyor kastıyla bunu yaptık. Yazımızda asıl hedef BDB`lilerdi. Çünkü kendilerine yapılanların aynısını onlar da Müslümanlara yapmıştı ve sızlanmaya, ortalığı velveleye vermeye hakları yoktu. Bunu açık olarak ifade ediyorum. Sonra da asla ve kat`a kasıt olmadığı ve hak etmediği halde üzdüğümüz insanlardan haklarını helal etmelerini diliyorum. Bu olayda Gazetemizin Kurum olarak kabahati bulunmadığını da hatırlatırım.

Selam ve dua ile