• DOLAR 34.238
  • EURO 37.075
  • ALTIN 2962.746
  • ...

Kaç yıldır özellikle Adana-Mersin hattında gerek devlet yetkililerinin gerekse Doğu-Güneydoğu`dan o bölgeye taşmış olan sosyalist bozuntusu çevrelerin saldırıları, insafsız ve izansız tedhişleri artarak devam etmekte. Polis kimliği taşıyan, devlet adına hareket edip asılda başka çıkarlara hizmet edenler ile Kürt halkına musallat olan Allah`ın belası eşkıyalar el ele vermiş bir avuç Müslümanı boğmaya çalışmaktalar.

Müslümanların Allah`ın adını yüceltme çalışmalarını kendi davalarını bitirme gayreti olarak görenler işi mevzi kaybetmeme, bölgelerini ellerinde tutma savaşına çevirmiş durumdalar. Bilmiyorlar ki, Müslümanların onların beş kuruşluk dünyalıklarıyla işleri olmaz.

Açıkça söylemek istiyorum: Devlet, Doğu ve Güneydoğu`da halkın teveccühünü kazanmış, halkına sadık, halkına dürüst, halkına feda bir İslam Cemaatinin dallarının, o dallardaki meyvelerin, o dalların gölgesinin Kürdistan hattından taşmaması mücadelesini vermekte. Sosyalistten bozma sözde demokrat Kürt çevreleri de kendilerince kurtarılmış bölgelerinde pastadan dilim vermemek peşinde.

Devlet içine çöreklenmiş şimdilerde moda grup, örneğin para kasası olan Antep`te topladığı milyon dolarların eksileceği korkusunda. Diğerleri yalancı peygamberlerinin taban kaybetmesi endişesinde. Güneş yükseldikçe karanlıklar dağılır. Su coştukça ateş sönmeye yüz tutar.

Bunlar Türkiyeli halkların üstüne çöreklenmiş karanlıklar olduğundan…

Bunlar Müslüman halkın bağrına düşmüş ve ilk kıvılcımını iblisten almış ateş olduğundan…

Güneş gibi aydınlık, su gibi pak İslam milletini istememektedirler. En son Tarsus`ta Kur`an talebelerine polis ile sosyalist bozmalarının ortak operasyonu olan saldırı dâhil, şu ana kadar ve bundan sonraki saldırılar hep bu istememezliğin dışavurumudur. Bunu sadece yıldırma, sindirme, korkutup vazgeçirme, yolundan alıkoyma, bitirip tarih etme… olarak algılamayalım. Evet, tüm bunlar o saldırıların temel sebepleridir. Ancak ben artık emin oldum ki onları içgüdüsel bir şekilde Müslümanlara saldırtan saiklerin başında Müslümanlara, dolayısıyla İslam`a olan düşmanlıkları geliyor.

Çünkü Allah`a olan kinleri, bu dini Yahudivari inkârları içlerine, ruhlarına o kadar işlemiş ki, kömür karası bir vicdana, akrepmisal bir ruha kavuşmuşlar. Dolayısıyla Müslüman olan yerde güçleri yettiğince saldırı, akılları yettiğince tuzak, imkân buldukça pusu kurmaktalar.

İblisin elinde otomatiğe bağlanmış makine gibiler. İblis almış eline, tükürmüş içlerine ve müslümana saldırmaya programlamış. Sonra da düşmüşler sokaklara,

“İşte bir Müslüman! Haydin hücuuuuum!”

“Duydunuz mu, falankes arabasıyla Müslümanların derneğine eşya taşımış. Ya, Öyle mi? Ne duruyoruz? Arabasını yakalım”

“Heyy! Bakın. Kur`an talebeleri pikniğe gitmişler… Ee! Nerde bizim ucu çivili sopalarımız?” “Bakın filan İslami dernek! İblisler adına taşlarım nerde?”

Şeytan (aleyhi el-lanetu) işte bunları almış böyle programlamış.

Ama biz biliyoruz ki “Akıbet Muttakilerindir”

Bu ne demektir biliyor musunuz? Zalimler, hainler, Allah`a buğz edip müminlere düşmanlık edenler Zebanilerin ucu çivili değil, ucu ateşli sopalarının altında inim inim inlerken, muttakiler cennet bahçelerinde ırmaklar üstünde kurulu sedirlerinde, cennet serinliğinde Allah`ın sonu gelmez nimetlerinin tadını çıkaracaklardır. Bugün dünyaları onlara dar edilip, hor ve hakir görülen, dinlerinden dolayı ezilen o insanlar yarının bahtiyarları olacaklardır. Ama sabrı unutmadan, sabrı bırakmadan. Ehl-i cemaat olmaları hesabıyla Müslümanlara düşen görev, sabırlarını cemaat formuna sokmaktır. Yani uğradıkları saldırılar karşısında tepkilerini bireysel olarak veremezler. Zira size saldıran aslında camianıza saldırıyorsa sizden göreceği tepkiyi de camianıza hamledeceklerdir. Bu tepki kendi yanınızda belki doğru olabilir ama camianıza zarar verecek bir netice olursa nihayetinde en çok yine siz üzüleceksiniz. Bundan dolayı hep hatırlatmaya çalıştığımız gibi harekette birliğimizi yitirmemeliyiz.

SELAM VE DUA İLE