• DOLAR 34.569
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2998.65
  • ...

Çoktandır yazmayı düşündüğüm bir konuydu sosyal paylaşım siteleri… Hatta bu konuda yazmamızı telkin eden birkaç kardeş tavsiyesi de olmuştu. Fakat ben demini alması için beklemeye almıştım. Bu gibi durumlarda yazının demini alması, kıvamı için beklenilmesi iyi oluyor. Zira bu, yazıyı yazarın iç dünyasıyla daha bağdaşık bir hale getiriyor. Eğer bağdaşmıyorsa yazar yazısını yazmaktan vazgeçiyor. Böylelikle yazar hazmetmediği bir yazıyı yazmış olmak yükünden kurtuluyor. Olası bir “keşke” sendromunu yaşamıyor. Zira yazı demini alıncaya kadar yazan kişi farklı açılardan sorgulamayı gerçekleştiriyor.

Ben de sosyal paylaşım siteleri üzerine yazmayı ilk düşündüğüm günden bu yana kendimi özellikle bir yönden sorguladım. Şahsen ben Facebook, Twitter, Myspace gibi sosyal paylaşım sitelerine çok karşıyım. Bu gibi sitelerin server`leri direk Mossad ve CIA tarafından kontrol edilmektedir. Sosyal ağlarda paylaşılan tüm kişisel bilgiler, kişisel tercihler, eklenilen arkadaşlar… Elhasıl eklenilen her bilgi en büyük düşmanların önüne akıyor. Bize belki basit ve tekil gelen ve masum sandığımız bilgiler düzenli bir şekilde derlenince, arşivi disiplinize edilince muazzam bir istihbarat ortaya çıkıyor. Birinden A`yı, diğerinden B`yi, diğer gün C`yi alıp kategorize eden casuslar yaşantınızdan ALFABE`nin dökümünü alıyor. Her şeyden öte düşmanınız sizi tanıyor. Neyi sevdiğinizi, neden hoşlanmadığınızı, paylaştığınız resim ve videolardan duygu halinizi öğrenip ihtimali yüksek tahminlerde bulunabiliyor. Bunu kişisel alıp “Hadi canım sen de!” modunda dudak kıvıranlar için diyorum. Bir camianın fertlerinin deney masasına yatırılıp incelenmesinden yola çıkarak bir camianın kendisi pekâlâ analiz edilebiliyor. Fareler üzerinde deney yapıp insan hastalıklarına ilaç üren bilim, kişileri ve toplulukları pekâlâ ferdi donelerden hareketle yorumlayabiliyor. Aslında istihbarat teknikleri adı altında başka bir yazıya bunu havale edebiliriz.

Ben dolu dolu yaşayan ve iş çıkaran insanların saatlerini bu şekilde harcayabileceklerine ihtimal vermiyorum. Bir kardeş olarak açık yazıyorum, belki bazı arkadaşlarımıza da dokunuyor; ama beni mazur görsünler ki, saatlerini boş boş paylaşım ve yorumlarla bu şekilde harcamak insanın gözle görülür hizmetler yapmasına engel olmaktadır.

Geçenlerde hayretle öğrendim. Birileri çıkmış Çağrı TV adına sosyal ağda grup ve beğeni sayfası oluşturmuşlar. Ordan ahkâm kesip duruyorlar. “Yakında açacaz, izin aldık, almadık, şöyle gelişme oldu, böyle oldu” diye atıp tutuyorlar. Ya bu nasıl ruh halidir ki, yanından bile geçmediği bir kurum üzerinden konuşabiliyor insan? Ben bu ruh halinden ziyade o sayfaya girip “Abi ne yaptınız? Ne zaman seyredeceğiz?” diye soru soranlarda da kusur buluyorum. Haklarını helal etsinler; ama ciddi bir müessese gerekli bilgileri gönüllüleriyle böyle mi paylaşır? O kardeşlerin tevessülleri diğer arkadaşları iyice havaya sokmuş. Ciğerim ortalıkta bahsi geçen her lafı alıp Çağrı TV adına resmi söyleme sokmuş. Biz Resulullah`ın “Bir işi yapacağınız zaman gizlilikten istifade edin” düsturunu artık hatırlamıyoruz. “Din-ê Muhammed aşikâr” deyip giriyoruz içine. İnsan ancak bu kadar kendi ayağına sıkar. Ben bu konuya gelecek hafta devam etmeyi düşünüyorum, Allah nasip ederse.

Şunu da söyleyeyim; İlk zamanlarda çok yadırgadığım şu anda da karşı olduğum sosyal paylaşım siteleri hakkında “Acaba ben gelişime, değişime karşı mıyım, geri kaldım da geriden mi değerlendiriyorum?” diye kendimi yokladım. Hani mikrofon icat olunca gavur işi deyip atan demode kafa ile aynı zihniyetteyim de o yüzden mi karşıyım Facebook`a diye kendimi sorguladım. Yazıyı deme bırakınca geçen zaman içinde bunu iyice düşündüm. Sonra birilerinin Çağrı adına gruplar ve beğeni sayfaları açtığını da duyunca demliğin kapağını kaldırıp baktım, yazı demini almış. Artık yazmalıyım dedim ve yazdım. Facebook icat oldu mertlik bozuldu dedim, sanatta çalmanın adı esinlenmektir darb-ı meselince de Köroğlu`ndan esinlendim. Lakin benim karşımda Bolu Bey`i değil yine kendi kardeşlerim vardı. Ben de “Benden küçükler ağabeyimizdir ne derse yeridir” derler. Benden büyükler de “Kardeşimizdir” ile beni mazur görürler deyip taşladım. Kafasına taş değenler hakkını helal etsin.

NOT: BU YAZIYI DA ÜYELİKLERİ OLANLAR SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNDE PAYLAŞSINLAR BARİ..!

SELAM VE DUA İLE