• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

BİM üzerinden başlayan tartışma büyüyerek devam ediyor. Türkiye’nin yaşadığı yüksek enflasyon ve buna bağlı oluşan ekonomik kriz sorununa çözüm arayışlarına odaklanılması gerekirken, tartışmaların geldiği nokta doğrusu üzüntü vericidir.

Sorunun çözümü için enflasyonun düşürülmesine yönelik daha ciddi, çözüm odaklı radikal politikalar hayata geçirilmeli iken kamuoyunun kısır tartışmalarla meşgul edilmesi, sorunun manipüle edilmesi ve özellikle toplumun yumuşak karnı olan hassas noktaların kaşınmasına aracı kılınması samimiyetten uzak olduğu gibi daha büyük sorunların çıkmasına da neden olacak gibi görünüyor.

Gıda sektöründe inkar edilemeyecek açıklıkta bir kartelleşme, haksız bir rekabet ve karaborsacılığa açık reel bir durum olduğu aşikardır. Tekelleşme her zaman kamu zararınadır. Adalet ve eşitliğin rafa kaldırılmasıdır. Zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha da yoksullaşmasıdır. Özellikle gıda enflasyonunun bir türlü düşmemesinin de en önemli nedenlerinden bir tanesi; gıdadaki bu tekelleşmedir. Bir kere bu soruna parmak basılmalı, afişe edilmeli ve sorun, yetkililer tarafından da kabul edilmelidir. Ancak ondan sonra atılacak adımlar derman olabilecektir. Sorunun yok sayılması ve pansuman tedbirlerle enflasyonun düşürülmesinin mümkün olmadığı aşikârdır.

Üç harfli marketler zincirinin yıllardan beri piyasayı allak bullak ettiğini bir kez daha söylemeye gerek var mı bilmiyorum? Yıllardır küçük esnaf kan ağlıyor. Bugün bitme noktasına gelmiştir. Gıda sektöründe piyasa düzenleyiciliğinin bir elin parmağını geçmeyecek sayıda insanın inisiyatifinde olması, sorunun temelidir elbette. Türkiye’de herkes istediği her alanda yatırım yapabilir, büyüyebilir, sektörü geliştirebilir. Haksız kazanca, haksız rekabete, adaletsizliğe ve manipülasyona neden olmadığı müddetçe buna bir engel yoktur.

Ancak Türkiye’de mevcut durum bundan çok farklıdır. Denetim mekanizması ve piyasa dengeleyicileri, var olan bu sorunları önlemekten çok uzaktır. Bu durum da karaborsacılığa, tekelleşmeye, haksız rekabete, gelir ve vergi adaletsizliğine neden olmaktadır.

Asıl üzücü, üzücü olduğu kadar da tehlikeli olan husus; sorunun toplum hassasiyetlerini sürece dahil etmeye vardırılarak siyasi, sosyal ve de ahlaki bir hesaplaşmaya dönüştürülmesidir. Bazı marketlerin sahiplerinin ailelerinin tarikat ilişkileri üzerinden gidilerek tarikat ve cemaat düşmanlığının körüklenmesi, bir sonraki adımda İslam düşmanlığına evrilerek bu seçim sürecinde toplumun fay hatları ile oynanmak istenmesi çok tehlikeli bir girişimdir. Birilerinin bu anlamda iştahlarının kabardığı gözden kaçmamaktadır.

Gıdada var olan tekelleşme ve karaborsacılık sorununun yüksek gıda enflasyonuna dönüşmesi meselesi ve bunun sosyal dengelere büyük zararları; açık, muayyen ve gözle görülen bir sorundur. Bununla mücadele etmenin yolu da açıktır. Ancak bu meseleye FETÖ’nün, tarikatların, siyasi hesaplaşmaların karıştırılarak tozun dumana katılması ise ancak Türkiye’de görülebilecek trajikomik bir durumdur.

Türkiye bu kısır döngüden kurtulmadığı müddetçe sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi mümkün değildir.