Türkiye’de sorunlar kalıcı iktidarlar gidicidir
Seçimler yaklaştıkça siyaset de ısınıyor. Heyecan artıyor ve siyasi partiler eteklerinde ne varsa ortaya döküyorlar. Hamasi söylemler, sorunlara dair çözüm vaatleri, bir birine saldıran siyasi parti yetkilileri ve yıllarca bekletip tam seçim yaklaşmışken bitirilen bazı projeler, göz boyama açılışlar, savrulan paralar nedeniyle boşalan hazine… Yani gelenek bozulmuyor. Bir önceki seçimlerde de durum böyleydi. Ondan öncekinde de.. Bu seçim de böyle olacak muhakkak.
Olan millete oluyor tabi ki. Temel sorunlar yine bir sonraki baharlara erteleniyor. Dar gelirlinin, yoksulun, asgari ücretlinin, çiftçinin, köylünün sırtında yıllarca ödemek zorunda kalacağı milyar dolarlarla borç yükü… Devam eden vesayetler, tesis edilemeyen adalet, ıskalanan insanlık, kutsanan devlet ve bunun için peşkeş çekilen değerler… Sanki devletin varlık nedeni; halkın huzuru, barışı, adaletin ve istikrarın tesisi ile çocuklarımızın erdemli bir şekilde geleceğe hazırlanması değil de bütün bu saydıklarım devletin bekası içindir. Devlet var olsun da varsın adalet olmasın, vesayet odakları devletin bekası söyleminin arkasına saklanarak günlerini gün etsin, insanlar zulüm görsün, emekleri heder edilsin, kendi manevi değerlerimiz, inancımız, kültürümüz, geleneğimiz olmasın. Kendi memleketimizde, kendi toprağımızda kendimizi değil de insanlıktan, vicdandan, ahlaktan nasibini almamış batıyı yaşayalım.
Kendi anayasamız olmasın, kendi eğitim ve kültür müktesebatımız olmasın, kendi ceza hukukumuz, aile sistemimiz, iktisat modelimiz olmasın. Bize uymadığı, bizi dışarıya benzeterek bitirdiği bilinmesine rağmen bütün bu mevzuatı dışarıdan alalım. Ne olacak sanki! Yeter ki devletimiz baki olsun!!
Aslında bizim işimiz gerçekten çok zordur. Devasa sorunlarımız vardır. Anayasa, yasalar, eğitim, aile, iktisat, adalet, siyaset, temel insan hakları ve özgürlükler ve diğer sorunlarımız… Elinizi nereye atarsanız atın hep sorun. Ancak bizim derdimiz, aslında bu sorunlar değildir. İrade olduktan sonra aşılamayacak engel, çözülemeyecek sorun yoktur. Bizim derdimiz; bu sorunların çözülmesini istemeyen iradeyi aşamıyor olmamız aslında. Normalde sorunların çözümü siyaset kurumudur. Ancak bizim siyaset kurumumuz, var olan sorunlarımızı gündemine almaktan ısrarla kaçınmaktadır. Siyaset kurumunu toplum ile ve toplumun gündemi ile barıştıramamak da önemli sorunlarımızdan bir tanesidir.
Şöyle de denilebilir aslında; Türkiye’de vesayet kültürü ile statükoculuk, kimseye pabuç bırakmak istemediği için siyaset kurumunun yol almasına izin vermek istemiyor. Zaman zaman ortaya çıkan güçlü siyasi iradeler de ayakta kalabilmek için kendi vesayetlerini kurarak zamanla kendileri de güçlü bir statükoculuk yapmaya başlıyorlar. Dolayısıyla süreç içinde kendileri de sorunun bir parçası haline geliyorlar.
Böyle olunca da; yıllar geçiyor, iktidarlar geliyor, iktidarlar gidiyor. Ancak temelde değişen bir şey olmuyor. Her gelen, tabir caiz ise; kendi fıkhını oluşturmaya, bütün mekanizmayı kendi iktidarlarının bekasını merkeze alarak kurmaya çalışıyor.
Doğal olarak iktidarlar yirmi yıl sürse dahi, halkın heybesi yine boş kalmaktadır. Yazdıklarıma katılmayabilirsiniz tabi. Ancak sağlamasını yapmak zor değildir. 20-30 yıl öncesine göre hangi sorunumuz çözüldü bir bakalım. Herkes kendi zihninde buna cevap versin. Ne demek istediğim anlaşılmış olacaktır.