Aileyi Korumak da Bir Kurtuluş Savaşı Değil midir?
Yıllardır aile kurumumuzda yaşanan sıkıntıları, azalan hassasiyeti yazar çizeriz. Bu konuyu en çok gündeme getiren gazetelerin başında Dogruhaber Gazetesi geliyor şüphesiz. Bugünleri görmekten korktuğumuz için belki bu kadar üzerine düştük. Keşke yanılsaydık, keşke birilerinin dediği gibi çok abartıyor olsaydık da bu sonuçları görmeseydik.
Artık bireyselleşmenin önü alınamıyor. Aile denen, sağlam toplumsal yapımızın soy ağacı, köklerinden çürüyor. Her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aratıyor. Evlilik denen; sadakat, bağlılık, birliktelik, tertemiz fıtrat, samimiyet ve dürüstlük esasları üzerine kurulu toplumsal sözleşme, günümüzün sözde özgür dünyasında artık esaret olarak algılanmaktadır.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre Türkiye’de hane halkı büyüklüğü hızla küçülmektedir. 2021 yılında 3,23 kişiye kadar düşen hane halkı sayısı 2018 yılında 4 kişi idi. Doğu ve Güneydoğu illerinde 5 kişi ve üzeri olan hane halkı sayısı batıya gidildikçe düşerek 2,57’ye kadar inmektedir. Yalnız yaşama kültürü arttı. 5-6 yıl önce %14’lerde olan yalnız yaşayanların sayısı şimdilerde neredeyse %20’lere dayandı.
15-20 yıldır ısrarlı, organizeli, kuşatıcı ve devasa bütçelerle yürütülen bir projenin hedefinde bizi batının iflas etmiş çirkef değerlerinden ayıran aile değerlerimiz vardır. Eskiden 10 kişinin altına inmeyen hane halkı büyüklüğü, bugün bire, ikiye düşmüş ise bu proje başarılı olmuş demektir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, feminizm, kadının korunması gibi albenili söylemlerle gizlenen bu proje, kadını erkeğe düşman etmeyi başarmış, ailenin mahremiyetini darmadağın ederek medyayı, televizyonları, polisi, savcıları ve mahkemeleri dahi ailenin içine dâhil etmiştir. Mevcut sonuçlar da doğal olarak kaçınılmaz olmuştur.
Bu memleketin esaret sürecinin başladığını açıkça ifade etmek gerekir. Tabi eğer ezber bozacak tedbirler alınmaz ve bu proje akamete uğratılmaz ise. Esaret süreci başladı diyorum, çünkü süreci akamete uğratacak olan bizler değil, erdemli bir şekilde yetiştirilecek yeni nesil olacaktır. Evliliklerin bitirilerek hane halkı sayısının bire ikiye düşürülmesi neticesinde ortada yeni nesil diye bir şey de olmayacaktır.
Bugün ekonomik sorunlar, hayat pahalılığı ve siyaset kurumuna dair diğer sıcak gündemlerin aslında büyük bir manipülasyon aracı olarak da kullanıldıklarının farkında olmak lazımdır. Toplumda bugün en önemli sorun olarak ekonomi ön plana çıkarılmaktadır bu algı operasyonları sayesinde. Oysa ekonomiye ve siyasete dair sıcak gündemler konjonktürel sorunlardır. Bir yıl, iki yıl veya üç yıl sürer, sonra bir şekilde üstesinden gelinir. Ancak değerlerimizin bitirilmesi, aile kurumunun dağıtılması, geleceğe dair çıkış yollarının kapatılarak yok olmaya mahkûm kalmanın çözümü yoktur. En hafif hali ile 50, belki 100 yıllık bir kayıp söz konusu olacaktır.
Toplumda, bu büyük projeye dair bir farkındalığın olmaması, en büyük talihsizliktir. Memleketimiz açısından belki yüz yılın projesi olan bu süreçte, yine dindarlar eliyle ve onların canhıraş sahip çıkmaları sayesinde bu kadar hızlı mesafe alındığının bilmem ne kadarımız farkındadır. CHP zihniyetinin, batı merkezli vesayet odaklarının ve statükoculuğun yüz yıldan beri yapamadığını beş on yılda yapma başarısı gösteren sözde dindarların bu hesabı vermeleri mümkün değildir.
Bu büyük tehdidi görenler, toplumda buna dair farkındalık oluşturmak zorundadır. Bu oyun bir şekilde bozulmalıdır.