Medya Canavarının Etiği Yoktur
2020 verilerine göre Türkiye’de insanlar günlerinin 7.5 saatini internet başında geçirmektedir. Bu oran, her geçen gün daha da artıyor. İnternetin hayatın vazgeçilmezi haline gelmesinin üzerinden yıllar geçti. Bugün internete ulaşmanın bütün zorlukları da ortadan kaldırıldı. Bütün imkanları, hızı ve kolaylıkları ile cebimize yerleştirildi. Hani meşhur tabir ile ‘bir tık ötenizde’ diyorlar ya. Aynen öyle, mobil versiyonlar artık 7’den 70’e herkesin cebinde, cebi ile birlikte tablet olarak çantasında ve hayatın her alanında, nefes kadar hayatın vazgeçilmezi haline getirildi.
2020 verilerine göre yine; Türkiye’de 54 milyon, yani nüfusun %64’ü kadar sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Bu oran her yıl için %2.2 artış göstererek bugün itibarıyla 57 milyon civarına ulaşmıştır. Bu teknolojinin hayata getirdiği kolaylıklar tartışmasız çok büyüktür. Bankacılık işlemlerinden para transferlerine, veri akışından her türlü yazılı, sözlü ve görsel iletişime kadar her şey artık anlıktır. Bu, elbette büyük bir nimettir. Sanal marketler, sanal lokanta ve pastaneler, aklımıza gelebilecek her türlü ihtiyaç, artık evden çıkmadan çok kolay bir şekilde karşılanabilmektedir.
Yani herkesin ofisi, bankası, marketi, postanesi, alış veriş merkezi ve bunların da ötesinde eğlence merkezleri de cebine veya masasının başına sığdırılmıştır. Bir örgün eğitim kalmıştı dışarıda. Corona sayesinde o da eve taşındı. Artık uzaktan eğitim, okulların da pabucunu dama atmak üzeredir.
Bütün bunlar, bilişim teknolojisinin nimetleridir. Hayatı kolaylaştıran ve hayatın zorluklarını eğlenceye dönüştüren boyutlarıdır. Ancak bir de öbür yüz var tabi. Bilişim ve internet, dünya ötesi bir derya gibi. Ne ararsan var. Her türlü ahlaksız paylaşım, sapık anlayış ve yaşam biçimleri de bir tık ötesinde insanların. Aynı şekilde her türlü yasadışı yapılanma, alış veriş ve gayrı meşru ilişkiler de artık önü alınamayacak boyutlardadır. İnsanlar artık sosyal medya üzerinden örgütlenmekte, sosyal medya üzerinden toplumsal mühendislikler yapmakta, zihinsel işgaller gerçekleştirmekte ve sosyal medya üzerinden eylemler yaparak her türlü algı operasyonları icra etmektedirler. Dünya ve insanlar, hiç olmadığı kadar kontrolsüzdür bugün. Beyinler adeta uyuşturulmuştur.
Özellikle uzaktan eğitimden sonra artık yeni neslin de kontrolünü kaybediyoruz. Ne baba, çocuğunun yaptıklarını biliyor, ne patron çalışanının. Toplumsallık veya kurumsallık bitirildi. İnsanların ve yapıların fiziki veya biyolojik bağları koparıldı. Herkes bireysel hale geldi. Herkesin özel bir hayatı, özel ve gizli bir boyutu ve kontrolü imkânsız zevk ve ihtirasları oluştu. Sanki sihirli bir el dünyaya değdi. İnsanlar bir birinden koparıldı, özellikle yeni nesil; kimsenin tanımadığı, tarif edemediği global bir sistemin boyunduruğuna giriverdi. Bu durum, aslında bir yüzü nimet ve hayatın kolaylığı olan iletişim teknolojisinin aslında kontrolü imkânsız, her şeyi ve herkesi kendisine dönüştüren bir canavar olduğunu da ortaya koymaktadır. Corona salgını, bu süreci inanılmaz derecede hızlandırarak bir nevi son hamleyi tamamladı.
Bugün devletler kendi bekalarını ve insanlarının geleceğini temin edebilmek ve elde kalan şeyleri de kaybetmemek için bu canavarı kontrol edebilme yollarına odaklanmak, sistemin kendilerine bakan kısmını ıslah etmek zorundadırlar. Bugün hiçbir devlet, medya canavarının şerrinden emin olduğunu iddia edemez. Dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit de medya canavarıdır. Çünkü bu sektörün ne etiği vardır, ne kuralı, ne kaidesi. Amerika bile ahlaksız paylaşımların mobil cihazlarda yasaklanması yönünde kararlar almaya başladı. Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de bu yönde var olan duyarsızlık ürkütücüdür. Bir etiğe, bir norma oturtulmayan medya canavarının bütün insanlık için büyük bir tehdit olduğu kabul edilmeli ve buna göre tedbirler geliştirilmelidir.