• DOLAR 34.653
  • EURO 36.431
  • ALTIN 2932.416
  • ...

 “Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, “bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden aşağı olmamak üzere” adlî para cezası ile cezalandırılır. Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması halinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır. Suçun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi halinde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Örneğin, internetten sanal bahis siteleri üzerinden kumar oynatan kişiler bu fıkra hükmü gereği cezalandırılır.”

Evet, bunlar Türk Ceza Kanunu’nun 228. Maddesinde düzenlenmiştir. Ancak yanlış anlaşılmasın, Türkiye’de kumar oynamak suç değildir. Bilakis teşvik edilmektedir. Televizyonlarda, gazetelerde, billboardlarda, internet sitelerinde, gazetelerde ve aklınıza gelebilecek bütün yazılı, basılı ve görsel medyada kumarın reklamı yapılarak toplumun tamamı kumara teşvik edilmektedir. Bu teşvikler de elbette karşılık bulmakta ve kısa yoldan köşeyi dönme sevdası memleket insanını kışın soğuğunda, coronaya dahi takılmadan upuzun kuyruklarda saatlerce bekletebilmektedir. Ne için mi? Elbette “Nimet Abla”dan bir yılbaşı bileti alabilmek için.

Çok trajikomik bir durum değil mi? Kanun maddeleri kumarı, şans oyunlarını tartışmasız ve net bir şekilde yasaklamakta ve cezai müeyyideye tabi tutmaktadır. Ancak bunu devlet, kendi eli ile yapabilmektedir. Kimse; Milli Piyango İşletmesi özelleştirilmiştir, devlet kendi eli ile yapmıyor demesin. Çünkü özelleştirme daha geçen yıl yapıldı. Her ne kadar özelleştirilmiş ise de sözde talihlilerin alacakları, devlet güvencesi altındadır. Kumarın devlet eli ile veya devlet güvencesi altında olması arasında bir fark da yoktur zaten.

Milli Piyango İdaresinin sitesinde toplamda 30 çeşit şans oyunu, yani kumar işletilmektedir. Bunun ötesinde; yılbaşı biletleri, iddaa ve at yarışları bunlara dâhil edildiğinde aslında çok büyük bir vergi ve gelir kaynağıdır devlet için. Sadece geçen yıl 37 milyon yılbaşı bileti basıldı. 37 milyon, Türkiye nüfusunun neredeyse yarısına tekabül etmektedir. Bu bile yeterli görülmemektedir ki yapılan reklamlar ile 83 milyonun tamamı bu maraza bulaşsın. Kısa yoldan zengin olma hayallerine kapılsın, varını yoğunu kumara yatırarak hem kumarın ağababalarını zengin etsin, hem devlete milyar liralarla vergi kazandırsın. Varsın çoluğunun çocuğunun rızkını, sofrasındaki katığını versin. Hatta yetmesin, üstüne bir de gitsin borçlansın, bankaların kredi borçlarının da altına girsin, evi-ailesi dağılsın ve felakete uğrasın. Kimin umurunda ki?

Kumar felaket midir değil midir, bu soruya hem devlet, hem toplum olarak cevap vermek zorundayız. İşin haramlığını, ukba boyutunu katmıyorum. Dünya gözüyle soruyorum. Kumar felaket ise, insanları boş hayallerle tüketiyorsa, kısa yoldan zengin olma hülyaları ile evlerini yıkıyorsa, sömürüyorsa, borç batağına batırıyor ve evleri yıkıyorsa bu elbette bir felakettir. Madem felakettir devlet de felaket olarak görmüştür ki TCK’da buna fasıl açmıştır; o zaman devlet eli ile veya devlet güvencesi ile toplumu bu felakete teşvik etmenin amacı nedir? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye soracağız elbette. Hem soracağız hem de toplumumuzu bu felakete karşı uyaracağız.

Ancak anlaşılan o dur ki; devletin mantığında sadece kayıt dışı kumar yasaktır. Niye, çünkü vergisini almıyor. Kumar, kontrol altında ve vergiye tabi tutulabiliyorsa hiçbir sakıncası yoktur. Tıpkı kontrol altında olan zinanın, faizin serbest olması gibi.  Ama tefecilik yapar, kontrol dışı faiz alırsan insanlardan, bu yasaktır bilmiş ol. Devlet ile aldığın faizi bölüşürsen muhtemelen tefecilik de serbest olur. Devlete veya bankalara milyonlarca lira faiz verirsen bunda bir beis yoktur.

Bu gidişat, gidişat değildir gerçekten. Kumar haramdır, felakettir. Aile dağıtır, ev yıkar. Kazansan dahi haksız bir kazançtır. Emeğin, alın terin değildir. Onu yiyemezsin. Bunu devlet serbest kılsa dahi meşru değildir. İnsanlık değerlerinde adil olan, insanın kendi emeğinin karşılığını almasıdır. Medeniyet anlayışımızda bunlara yer yoktur. Yetkilileri kendi medeniyetlerini bir kez daha okuyup hatırlamaya davet ediyoruz.

Diğer Köşe Yazarları