Bu Hamur Daha Çok Su Götürür…
Dinimizde mabetlerin çok önemli bir yeri olduğu konusu tartışılmaz bir gerçektir. İbadet edilen yer anlamını taşıyan mabet, secde edilen yer anlamında mescit ve toplanılarak ibadet edinilen yer anlamında camii isimleriyle de anılır. İslam öncesi devirlerde ibadet sadece mabetlerde yapılırken İslam bu anlamda ibadeti sadece belli bir alana has kılmayıp yeryüzünün her karış toprağını mescit olarak ilan etmiştir. Bununla beraber Müslümanlar bazı mabetlere özel anlamlar yüklemişler, böylelikle bu mabetler sembol haline gelmiştir.
Örneğin; yeryüzünde Allah’a ibadet için inşa edilmiş ilk mescit olma hüviyetine haiz Kâbe tevhidin simgesi olmuştur. Oradaki belirli ritüelleri yerine getirmek İslam’ın beş şartından biridir.
Yine Peygamberimizin (s.a.v.) Medine de inşa ettiği Mescid-i Nebevi İslam medeniyetinin ve Nebevi eğitimin sembolü olmuştur.
Hakeza, Mescid-i Aksa İslam öncesi ilahi dinlerin çoğu için çok önemli bir konuma sahip olduğu gibi Kur’an-ı Kerim’in işaretiyle İslam’dan sonra da mübarek kabul edilmiştir. Günümüzde de direniş ve kıyamın sembolü kabul edilmektedir.
Bu itibarla, Ayasofya’nın da İstanbul’un Fethinin sembolü olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Cumhuriyetin kuruluşunun ardından rejim tarafından alınan bir kararla 1934 yılında müzeye dönüştürülerek ibadete kapatılması, rejimin sahipleri tarafından da fethin sembolü olarak görüldüğünün kanıtıdır.
Ayasofya sonunda gerçek hüviyetine kavuştu, ibadete açıldı hamdolsun…
Fakat ne yazık ki; yıllarca camileri kapatan, ahıra çeviren, Arapça ezana tahammül edemeyen, Kur’an ayetlerini duymaya dayanamayan, İslam’ın hiçbir şiarını hazm edemeyen, İslam’a düşmanlığını farklı kılıflara sokarak toplumu kutuplaştırmaya çalışan bir zümre varlığını korumaya devam ediyor.
Son günlerde tartışmaya konu olan Ayasofya’daki hafızlık öğrencilerinin icazet merasiminde imamın okuduğu ayetler üzerinden, günlerce Müslümanlara ayar vermeye çalışan bu zihniyetin asıl derdinin Atatürk’ü korumak olmadığı ayan beyan ortada. Zira; İzmir Barosunun, vaaz veren imam hakkında şikayetçi olduğu açıklamasında şu ifadeler yer alıyor:
"Törene katılan çocuklara 430 Sayılı Öğretim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat Kanunu) çiğnenmek suretiyle uygulamaya konulan Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi kapsamında hafızlık icazeti verilmiş, yine 2596 Sayılı Kanun’a aykırı olarak, ruhani kıyafetler giydirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırı olarak gerçekleştirilen bu törende, Üsküdar Yıldırım Beyazıt Camii eski imam hatibi Mustafa Demirkan isimli zat, kimden alındığı belli olmayan bir yetkiyle yaptığı konuşmasında doğrudan Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret etmiş ve bu hakaretler kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendilerine emanet edilen koltukları işgal eden şahıslar tarafından sessizce dinlenilmiştir”
‘Hafızlık ve sünnete uygun giyimden rahatsızız’ deseler bu millet gerçek yüzlerini görecek lakin, Atatürk maskesiyle çirkefliklerinin üstünü kapatmayı başarıyorlar.
Ne diyelim, Rabbimiz bu millete basiret versin de bu zihniyetin gerçek yüzünü göstersin yoksa, bu hamur daha çook su götürür…
Selam ve dua ile…