Baltanın Sapı Bizden Olunca
Meşhur bir hikâye vardır; bir adam ormanda ağaç kesmektedir. Ağaçlar panik içinde çare aramaya başlarlar. Tek tek gövdeleri kesilmekte, yere devrilmekteler çünkü. Kurtuluş yolu arayan ağaçlar sonunda yaşlı bir çınar ağacına başvururlar. Onu yaşlı bir bilge olarak kabul ederler. Sorunu dinleyen yaşlı çınar ağacı, gidin bakın, diyor, bizi kesen baltanın sapı bizden mi? Gidip bakıyorlar, dönüp, evet bizden, diyorlar. Bunun üzerine yaşlı çınar ümitsizce, o zaman yapacak bir şey yok, diyor…
Çok acı ama durumumuz, gövdeleri bir bir devrilen ormandaki ağaçlara benziyor. İslam ümmeti olarak, İslam dünyası olarak bizi saldırı altına alıp katleden, topraklarımızı istila eden emperyalist güçler en büyük yardımı, desteği başımızdaki yöneticilerden, yönetimlerden almaktadırlar ne yazık ki?
Birinci dünya savaşından sonra Batılı devletlerin işgal ve istilası altına giren İslam dünyası sayısız kurtuluş savaşıyla Haçlı istilasına karşı durdu. Ama ne yazık ki İngiltere’nin önderliğindeki Batının sinsi ve şeytanca politikaları sayesinde İslam alimlerinin önderliğindeki kurtuluş savaşlarında inisiyatif Batı yanlısı, Batı uşağı, İslam düşmanı yapıların, örgütlerin kontrolüne geçti.
Böylece gerçek kurtuluş savaşları sahte kurtuluş savaşlarına dönüştü. Batılılar kendi yerlerine, kendi çıkarlarını koruyan kukla yönetimler bırakarak çekip gittiler. Ve ne yazık ki Batının çıkarlarının koruyucusu olan kukla yönetimler bir asra yakındır İslam dünyasındaki hakimiyetlerini halen sürdürüyorlar.
Gazze’deki mukaddes direniş bu yönetimlerin Amerika ve Batıya ne kadar bağımlı olduklarını, Amerika ve Batının çıkarlarını her şeyden üstün tuttuklarını bir kez daha gösterdi.
Bu yönetimler korkunç bir soykırım ve katliam altında olan, her gün çoğu kadın ve çocuk yüzlerce şehit veren, dehşetli bir zulüm, açlık ve toplu ölüm tehlikesi altında bulunan şerefli Gazze halkına, Filistin halkına en ufak bir destek vermek, yardım etmek şöyle dursun bu soykırım ve katliamda Siyonistlerle, hamileri Amerika ve İngiltere ile yardımlaşmakta, Siyonistlere her türlü maddi, askeri ve siyasi desteği vermekteler.
Müslüman dünyasındaki yönetimler, kendi topraklarında bulunan sayısız Amerika ve NATO üslerinden kalkan uçakların her gün Siyonist rejime silah ve lojistik destek sağlamasına göz yumarken, Filistin halkının mukaddes cihadına destek veren direniş güçlerini ise fitne çıkarıp güvenliği tehdit etmekle suçlamaktalar.
Refah sınır kapısını kapatıp milyonlarca Filistinliyi açlığa ve soğuktan donma tehlikesine maruz bırakan, gıda, çadır, ilaç ve diğer malzemelerin Gazze’ye girişine engel olan Siyonist rejimin bu alçaklığında onunla yardımlaşan Mısır yönetimi, Gazze direnişine destek için Siyonist gemileri hedef alan Ensarullah’a, Ensarullah’a silah ve lojistik destek sağlayan İran’a baskı yapmakta, onları bölge güvenliğini tehlikeye atmakla suçlamaktadır.
Yine nüfusunun üçte biri Filistinlilerden oluşan Ürdün yönetimi, Irak’taki İslami Hareketin, özellikle Irak Hizbullahı’nın Ürdün topraklarındaki Amerikan üssüne saldırmasından sonra, Siyonist rejimin katliamlarının en büyük ortağı Amerika’nın üssünü korumak için Amerika’dan Patriot Hava Savunma Sistemi talep edebilmektedir.
Kutsal Hicaz topraklarına çöreklenmiş Suudi rejimi, mazlum Filistin halkına yönelik tarihin an acımasız katliamlarından biri devam ederken bile pişkin bir şekilde Gazze savaşından sonra israil ile normalleşme sürecini devam ettirme arzusunda olduğunu açıklayabilmektedir.
Dünyadaki tüm vicdanlı insanların Gazze direnişine en büyük katkıyı sağlayacağına inandığı Lübnan Hizbullahı’nın Siyonist rejimle topyekun savaşı için dua ettiği bir ortamda, Amerika’nın, Siyonist rejimin ve Batılı ülkelerin talimat ve emirleri doğrultusunda hareket eden Arap rejimler Hizbullah’ı bu savaştan uzak tutmak için her yola başvurmakta, her türlü şantaj ve tehdide başvuran emperyalist cephenin gönüllü elçiliğini yapmakta, Lübnan halkını Hizbullah’a karşı kışkırtmakta, Hizbullah’ı Lübnan’ın güvenliğini tehlikeye atmakla suçlamaktadır.
İslam dünyasındaki söz konusu yönetimlerin çoğu HAMAS’ı ve İslami Cihadı da terörist olarak görmekte ve Gazze’nin düşmesi için Siyonist rejimle kapalı kapılar ardında, gizli mahfillerde her türlü iş birliğine gitmekte, aylardır meydanları doldurup mücahitlerin zaferi için dua eden kendi halklarının gönül dünyasında kopan fırtınaları zerre kadar umursamamaktadır.
Dediğim gibi, İslam dünyasının en büyük sorunu ve musibeti baltanın sapının kendilerinden olmasındandır. İslam dünyasının yeni ama bu defa gerçek bir kurtuluş savaşına ihtiyacı vardır. Onu askeri, siyasi, ekonomik, kültürel olarak özgürlüğe kavuşturacak bir kurtuluş savaşı… Bu savaşı verebilecekler de ancak mümin nesiller olabilecektir!