• DOLAR 35.358
  • EURO 36.796
  • ALTIN 2962.89
  • ...

Özellikle son otuz, kırk yılda İslam dünyasında ciddi bir uyanış, İslami değer ve öğretilere dönüş başladı. Müslüman halklar özlerine dönme çabası içinde. Bu otuz kırk yıl içerisinde İslam’dan yana tavır takınan birçok hareket güç kazandı. Bazıları devlet oldu, diğer bazıları devlet olmanın eşiğine geldi, bazıları küçük oluşumlardan kitlesel hareketlere dönüştü. İslam’ı hayata hâkim kılma mücadelesi veren Müslümanlar İslam dünyasının birçok coğrafyasında, hatta Müslüman olmayan dünyada büyük kazanımlar elde ettiler. Siyasi, ekonomik, askeri kazanımlara sahip oldular.

Şu an İran’da Batı karşıtı İslami bir rejim hâkim… Afganistan’da Taliban’ın başını çektiği İslami hareket Amerika ve Batıyı bu topraklardan kovdu ve Afganistan’da İslami bir hükümetin oluşumu yolunda ciddi adımlar atılıyor. Sol kesimlerin kontrolündeki Filistin mücadelesi İslami bir direnişe dönüştü ve Siyonistlerin karşısında taş atan çocuklar yok artık. Hamas’ın ve İslami Cihad’ın öncülük ettiği İslami direniş donanımlı, güçlü bir ordu olarak Siyonistlere meydan okuyor nice zamandır. Lübnan’da Hizbullah’ın öncülük ettiği direniş, siyonist rejimin korkulu rüyası olmayı sürdürüyor. Amerika’nın işgalini henüz tam atlatamamış Irak’ta meclis, Amerika askerlerini işgalci ilan eden kanunlar çıkarabiliyor.

Mısır’da tüm komplo ve zulümlere rağmen, cuntanın vahşi baskılarına rağmen İslami hareket karşısında iflası an meselesi olan, çökmüş bir rejim var. Ve Türkiye… Çok olumsuzluk var ama emre amade, aşırı Batıcı, Kemalist cuntanın yerinde yeller esiyor. Türkiye’nin Ukrayna politikası bile, Batının artık bu ülkede istediği gibi borusunu ötüremediğini gösteriyor.

Batı tüm bunları görüyor ve İslam ümmetinin dirilişini, öze dönüşünü kendisi için, kendi uygarlığı için, sömürgeci emelleri için ölüm olduğunu biliyor. Bu yüzden tüm gücünü harcayarak, parasal kaynakları vasıtasıyla İslam dünyasında kullanabileceği kesimler, oluşumlar, gruplar, örgütler oluşturarak, bu kesimlerin aracılığıyla istediği projeleri hayata geçirmeye çalışarak Müslümanlara kendi yaşam tarzını dayatıyor. Özgürlük, kadın hakları, uygar dünyaya entegre gibi süslü kavramların arkasına sığınarak İslam ülkelerini kendine, kendi yaşam tarzına teslim olmaya zorluyor.

Dış saldırılarla başarısız olduğu, başarısız olacağını bildiği İslam ülkelerine içerden müdahale etmeye çalışarak, iç karışıklıklarla o ülkeleri zayıflatma çabası içine girerek İslam dünyasında var olma, İslam ümmetini teslim alma kavgası veriyor.

Kırk yıldır boyun eğdiremediği İran’ı içerden çökertmek için bu ülkedeki İslam düşmanı, Batılı yaşam tarzı taraftarı, tesettür düşmanı laik, sol, milliyetçi kesimleri kışkırtıyor. Zelil bir şekilde kovulduğu Afganistan’ı İŞİD tipi şaibeli örgütleri kullanarak güvensiz bir ülke haline getirmek istiyor. Masum insanlara, cami ve mescitlere, okullara, Pazar yerlerine intihar saldırıları düzenleyip binlerce günahsız cana kıyan, kadın ve çocukları katleden tekfirci örgütleri finanse ederek Afganistan’ı kaosa sürüklemek istiyor.

Türkiye’ye yönelik projelerinin ise haddi hesabı yok. Ülke içindeki ekonomik, siyasi, hatta askeri gücünden yararlanarak hükümete boyun eğdirmeye, onu teslim almaya, korkutup sindirmeye çalışıyor. Çoğu defa da ona geri adım attırıyor. Kuşkusuz Türkiye’de çok güçlü bir Batı lobisi var. Bu lobinin yerel ayağı da çok güçlü ve etkili… Binlerce siyasetçi, aydın, sanatçı, iş adamı, bürokrat, hatta askeri yetkili Batı lobisine hizmet ediyor. Bu insanlar Türkiye’nin en etkili yerlerini işgale etmiş durumda. Medyada da çok güçlü ve etkililer. Sızmadıkları yer yok. Bir asra yakın süreç içerisinde Türkiye’deki en büyük sermaye gruplarını ve medya organlarını ele geçirdiler. Sosyal medyada da çok büyük bir güce ve örgütlülüğe sahipler. Sanat ve spor camiasında da onların borusu ötüyor. Batı dünyası ülkemizdeki bu lobilere muazzam parasal kaynaklar aktarıyorlar. Her tarafı sarmış NATO üsleri ise büyük bir askeri tehdit olarak duruyor.

Türkiye bağımsız politikalara yöneldikçe bu lobiler kıyameti koparıyor ve Türkiye’nin gömlek değiştirdiği korkusunu pompalıyorlar.

Özellikle öze dönüş yolunda büyük adımlar atmaya çalışan Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi gibi projelerle, sapık guruplara aktarılan devasa paralarla Batılı yaşam tarzı tekrar yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.

Türkiye’yi bağımsız politikalardan vazgeçirip NATO ve Amerika karşısında emre amade bir devlet haline getirmek için son zamanlarda baskı politikasını büyük ölçüde artırdılar. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetiminin Amerika’nın destek ve kışkırtmasıyla Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atan girişim ve saldırılarda bulunması Batının boyun eğdirme politikasının bir sonucu. Türkiye’nin siyonist rejim ile normalleşme sürecine girmesi de bu baskılar karşısında Türkiye’nin bir geri adımı olarak okunabilir.

Aynı projeler, tuzaklar, saldırılar bütün İslam dünyasında yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Batı İslam dünyasını kaoslarla, iç karışıklıklarla zayıflatmaya, yaşam tarzını dayatarak ahlaki olarak çökertmeye ve böylece teslim almaya çabalıyor.

İran’daki, Irak’taki, Pakistan’daki, Afganistan’daki, Mısır’daki, Lübnan’daki, hatta Türkiye’deki iç karışıklıkları(ki Türkiye’de korkutucu boyutlara varan bir ayrışma var); Suriye, Yemen, Libya ve diğer İslam toprakaltındaki iç savaşları, işgalleri bu bakış açısıyla okumakta büyük yarar var.