• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Bir 15 Temmuz’un daha arifesindeyiz. Aradan yıllar geçti ama o hain kalkışma güncelliğini hala koruyor, koruyacak gibi de görünüyor. Her 15 Temmuz’da tüm Türkiye o günleri tekrar yaşar gibi oluyoruz. Gerçekten korkunç bir girişimdi. Eğer o gün darbeciler başarılı olsaydı bu ülkenin kaderi korkunç derecede değişecekti. İç savaş, toplu katliamlar, dış güçlerin müdahalesi ve yıkılmış, harabeye dönmüş, tutsak olmuş bir ülke…

Bu darbe girişimine bu ülkenin Müslüman halkı kahramanca direndi. Öyle destansı bir direniş gösterdi ki dost- düşman hiç kimse böyle bir direniş ve karşı koyuşu bu halktan beklemiyordu. Bu halkı pısırık, edilgen, her şeye boyun eğer gören darbenin asıl sahibi olan büyük şeytan Amerika ve emperyalist güçler büyük bir şok, şaşkınlık yaşadılar.

Müslüman Türkiye halkı küllerinden dirildi adeta. Üzerindeki toprağı silkeledi ve bir aslan gibi kükredi. Tekbirlerle, salavatlarla, dualarla meydanlara döküldü. İnsanlar dillerinde tevhit lafzı, Allah’u Ekber haykırışlarıyla tankların üzerine koştular, kurşunlara göğüslerini siper ettiler, öldürüldüler ama darbecilere yol vermediler. Kendilerini köleleştirmek isteyen şer güçlere, şeytanın dostlarına dur dediler.

İnsaf sahibi, vicdanı körelmemiş, insanlıktan azıcık nasibini almış herkesin kabul edeceği gibi o ölüm kalım günüde, kader gününde meydanlara dökülen, tankların üzerine yürüyen, ölüme koşan insanların büyük ekseriyeti dindar insanlardı. İslami endişelere sahip, İslami dünya görüşünü benimsemiş insanlardı. O günde şehit olanların çoğunun değişik İslami çevrelere, cemaatlere, camialara mensup oldukları kısa süre içinde ortaya çıktı.

O gün laik kesim, laik kesimin mensup oldukları oluşumlar, örgütler, hatta partiler derin bir sessizliğe gömüldüler. Onlardan çok azı meydanlarda yerini aldı. Çoğu bekle gör anlayışıyla hareket edip işin nereye varacağını bekledi. Darbecilerin yenileceği, Müslüman halkın onlara geçit vermeyeceği anlaşılınca da bir anda meydanın aslanları kesildiler. Kraldan çok kralcı kesildiler. Utanmadan Müslüman halkın, İslami cemaatlerin zaferini kendileri sahiplendiler. Hatta hızlarını alamayarak FETÖ yapılanmasının yüzüne taktığı sözde cemaat maskesini gerçek kabul edip gerçek kahramanları, darbeye karşı duran zaferin gerçek sahiplerini, İslami kesimi darbenin suçlusu ilan ettiler. Tüm cemaatleri potansiyel darbeci ilan ettiler.

Öyle bir yaygara kopardılar ki iktidar bile onların bu korkunç algı operasyonuna boyun eğdi. Kanlarını ve canlarını feda ederek zaferi onlara altın tepside sunan İslami kesimlerin suçlu ilan edilip linç edilmelerine göz yumdu. Hatta bazı bakanlar, iktidar partisinin bazı yetkilileri laik kesimle aynı koroya katıldı.

Ne yazık ki bu algı, bu görmezden gelme nankörlüğü hala sürüyor. Bu yanlış gidişat ülkenin hayrına değil. Dindarları, dindar kesimleri küstürerek, önlerini keserek, onları yok sayarak bu ülkeye hizmet ettiklerini sananlar bu ülkeye zulüm ediyorlar. Dinin ve dindarların önünü kesmek için devletin imkânları dâhil her türlü yolla fesadı, ahlaki yozlaşmayı yaygınlaştırmaya çalışanlar, gençliğin arasında sapkın anlayışların, sapkın yaşayışların artışı için dış destekli sapkın kesimlerin önlerini açanlar bu ülkeye hizmet etmiyorlar.

Yarın, öbür gün yeni 15 Temmuzlar yaşanırsa eğer ve ortada dindar gençlik diye bir gençlik olmazsa bu hain darbe girişimlerine gece gündüz şehvetlerinin peşinde koşan yoz gençlik mi karşı koyacak acaba? Plan ve projelerinin, hain emellerinin önündeki en büyük engelin dindar halk olduğunu, İslami şuura sahip gençlik olduğunu bilen, anlayan emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri bu ülkede dini zayıflatmayı, dindar gençliği yok etmeyi büyük bir hedef haline getirmişler ve bu hedeflerini gerçekleştirmek için büyük bir gayretle çalışıyorlar. Ve ne yazık ki iktidar, bilerek veya bilmeyerek devletin imkânlarını konserler, yılsonu etkinlikleri, bahar şenlikleri, panayırlar, sportif faaliyetler, geziler adı altında bu şer güçlerin hizmetine sokmaktan çekinmiyor.