• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Sürekli değişen ve gelişen hayatımızın değişmeyen ana gündem konusu ölüm olgusu olsa gerek. Hiçbir zaman güncelliğinden bir şey kaybetmeyen ölüm gerçeğini, biz yetişkinler bile zor atlatabiliyorken çocuklarımızın zorlanmaması düşünülemez herhalde. Acaba çocuklar ölümü nasıl görüyor? Hangi ruhsal ve davranışsal tepkiler gösteriyorlar? Ya da çocuklara ölüm konusunda nasıl yardımcı olabiliriz? Soruları sorulan soruların başında gelmektedir.

Çocuklarda ölüm olgusunu algılamada yaş faktörü önemli rol oynamaktadır. Özellikle 0-4 yaş arası çocuklar ölümü anlayamazlar. Ölen kişi ebeveynlerden biri ise yokluğunu hissedebilirler onu özleyebilirler. Bu yaş çocuklarında ölüm sonrasında hayat akışının ve düzeninin bozulmamasına özen göstermek gerekir. Ayrıca sevgi eksikliğini en aza indirmek için ölen anne-babanın yerine gerekli sevgiyi ve ilgiyi onlara gösterebilecek birisinin devreye girmesi faydalı olacaktır. Bu kişi aile fertlerinden birisi olması daha uygun olur. 4-9 yaşlar arası çocukların algıları diğerlerine göre daha açılmaktadır. Bu çocuklar somut işlemler döneminde oldukları için ölümü soyut olarak anlayamazlar ve en fazla soruyu bu dönemde sorarlar. Sorularına yeteri kadar ve tatmin edici cevaplar almamaları halinde etkilenmeleri (olumsuz) fazla oluyor.

Peki, çocuklar ölüm karşısında hangi tepkileri göstermektedir? Her çocuğun özelliği farklı olduğu için göstereceği tepkilerde farklılaşmakla ile birlikte genel olarak gösterilen tepkiler sıklıkla aşırı korku ve ağlama, şoke olma, donup kalma, ölümü reddetme, hiç tepki vermeden günlük rutine devam etme gibi çeşitli tepkiler verebilirler.

Neler yapabiliriz?

*Bediüzzaman`ın ifadesi ile dersek `` Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zayıf ve nazik vücudlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümit bulup, mesrurâne yaşayabilirler.

Meselâ, Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü; Cennetin bir kuşu oldu, Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zayıf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukavemetlerini ve kuvve-i mâneviyelerini zîr ü zeber ederek, gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak; ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı.``

Burada dikkat etmemiz gereken durum cennet olgusunu merkeze almak lakin çok aşırı vurgulayarak çocukta ben de ölüp cennete gitmek istiyorum düşüncesini uyandırmamak gerek. Çocuğa verilecek ikinci bir cevap; cennete gitmek kolay değil. Çoook ama çok sevap biriktirmen gerekiyor. Sevapların, iyiliklerin birikip bir sürü olunca o zaman sen de cennete gidebilirsin gibi ifadeler yeterlidir.

Haftaya devam edeceğiz inşallah….