• DOLAR 34.549
  • EURO 36.003
  • ALTIN 2998.132
  • ...

Yaşadığımız zaman diliminde her anne-baba çocuğunu hayata hazırlarken hayatta zorluk yaşamasın, başarısızlık duygusu tatmasın diye çocuğun yerine getirmesi gereken görevlerini onun yerine karşılayan, çocuğun sorumluluğundaki işleri üstlenen ebeveynler çoğaldı. Tamamen iyi niyetlere dayanan bu temennilerin gerçek hayatta karşılığına baktığımızda ne yazık ki çocuk açısından sıkıntı oluşturuyor. Çocuklar en ufak bir zorluk karşısında pes ediyorlar, halet-i ruhiyeleri olumsuz etkileniyor. Duruma baktığımızda çocukların kırılganlıklarının artmasında ebeveynlerin olumsuz tutumlarının etkili olduğunu görüyoruz. Daha küçük yaşlardan itibaren çocuğun işlerini üstlenen, yemeğini yemesine, ayakkabısını, elbisesini kendisinin giymesine izin vermeyen ebeveynler çoğaldı. Niye yapıyorsunuz bunu dediğinizde onlar da cevaben:

- Ama o hala çocuk. Kendi başına yapamaz ki! Tekrar soruyoruz, yemeğini kendi yemesine izin verdin mi hiç? Hayır, ama üstüne başına döküyor ortalık kirleniyor cevapları veriyorlar. Peki, siz hayattaki deneyimleri bir defa da mı öğrendiniz sorusunu sorduğumuzda hayır ama gibi sözler uzayıp gitmekte. Evet, çocukları güçsüzleştiren bizleriz. Çocuklar, psikolojik yönden zayıf olarak dünyaya gelmiyorlar, onları zayıflatan bizim tutumlarımızdır.

Güçlü çocuk için yapılması gerekenler;

*Çocukların dilini şükre alıştırın. Şükreden çocuklar hayatta sahip olduğu nimetlerin farkına daha rahat varırlar, psikolojik yönden daha güçlü olurlar. Olumsuz olaylar ile de karşılaşınca iyi tarafını görmeye çalışır. Şükreden bireylerin hayattaki kırılganlıkları daha az oluyor.

*çocuklara iyimserlik aşılayın! İyimser insanlar, sorunlar ile karşılaşınca soruna çözüm odaklı yaklaşabilmektedir. İyimser insanlar hayattaki değiştirilmez durumlar üzerinde çok üzülmezler. Durumu olduğu gibi kabul ederler.

*Sorumluluk duygusu verin!  Çocuğun işini,  onun adına siz yapmayın. Küçük yaştan itibaren yaşına ve gelişimine uygun olarak görevler vererek hayatı tatmasını öğretin. Sorumluluk verilmeyen, her istediğine kolayca ulaşan çocuklar, ruhsal açıdan doyumsuzluk hissi yaşar. Kendi emeği ile kazandıklarının hazzını yaşamasına engel olur. Çocuk kendi emeği ile elde ettiklerinin hazzını daha iyi yaşar, elindeki şeyin kıymetini daha iyi anlar.

*Bırakın çocuklarımız hata yapsın ve bu hatalardan ders çıkarmasına izin verin! Hayattaki hataları öğrenme vesilesi olarak görün, hata yaptığı zaman davranışa yoğunlaşın kişiliğe yönelik eleştiri yapmayın, hayat tecrübeler toplamıdır; tecrübe de hata yapa yapa gelişen bir durumdur.

*Çocuklarımızın kurban rolüne bürünmesine izin vermeyin!  Yaşadıkları olaylar karşısında ne yapalım benim kaderim bu düşüncesinin oluşmasına izin vermemek gerek.

Sonuç olarak yaşadığımız hayatın içinde acı da var mutluluk da var hayatın içindeki acıları yok sayarak çocukları eğitemeyiz. Bırakın çocuklar acı, üzüntü, yetersizlik yaşasın çocukların sorumluluklarını üstlenerek çocukları hayatın içinde çaresizleştirmeyelim.

Vesselam…