Twitter şövalyeliği ve ahlaki ölçüler
Bugün kitleleri etkilemede ve tavrını göstermede twitter çok etkili bir araç haline geldi. Gezi olaylarının etkisiyle 2013 yılının ikinci yarısında 11 milyon küsüre ulaşan kullanıcı sayısı, son birkaç aydır gelişen olaylarla birlikte muhtemelen 15 milyonu aşmış durumda ve bu rakamlarla dünyada Türkiye şu anda ilk sırada.
Diğer kesimlerin aksine daha önce, tedbir nedeniyle sosyal medyadan uzak duran hizmet hareketi mensuplarının ve darbe yiyen hükümetin gönüllü neferleriyiz modundaki twitter şövalyelerinin 17 Aralık`tan sonra gelen talimatla müthiş bir organize ve eforla twitter`ı bir saldırı veya savunma aracı olarak kullanıyor olmasının bir takım sonuçları olacaktır.
Özellikle sol grupların yaptığı gibi araçlara, caddelere ve binalara zarar verecek bir takım eylemler yapmaktansa zararsız bir tepki gösterme yöntemi gibi gözükse de twitter; hiçbir ahlaki ölçü gözetilmeden ihtilafı, husumeti, kavgayı körükleyen bir araç olarak kullanılıyorsa –ki şu anda kimse kusura bakmasın maalesef böyle- bunun verdiği zarar, öyle solcularınki gibi değil çok çok daha büyük olacaktır. Çünkü “Kılıç yarası iyileşir, ama dil yarası iyileşmez” denilmiştir. Kaldı ki siz başkasının perdesini yırtmaya çalışırken evvela yırtılacak olanın kendi perdeniz olduğunu da hatırlamak zorundasınız.
Allah-ü Teala`nın insanoğluna en büyük nimeti; iman yani hidayet, hidayetten sonra ise ülfet, ünsiyet ve kardeşliktir. Dünyada pek çok nimete erişebilirsiniz ama bu ikisinden mahrum iseniz, diğer nimetler size zahirden öte bir tat vermez. Birileri sizinle uğraşıyor olabilir ve kendi varlığınızı sürdürme adına tepki vermeniz bir yere kadar anlaşılır. Ancak ilerde sular durulduktan ve fırtına dindikten sonra geçebileceğiniz birkaç köprüyü de yıkar, size açılacak birkaç kapıyı da açılmayacak şekilde kapatırsanız, bundan zarar görecek kişilerin vebalinden kurtulamazsınız.
Dolayısıyla sözü, silah olarak kullanıyorsanız rastgele savaşamaz ve ateş edemezsiniz. Onun da evvela bir kuralı ve hukuku vardır. Twitter olsun, facebook olsun veya başka sosyal bir alanda karşıdaki hasmınız kim olursa olsun, hele hele Müslüman ise, onun onurunu zedeleyecek şekilde alay edemezsiniz, suizanda bulunamazsınız.
Emin olmadığınız bir takım bilgilerle yaftalayamazsınız, emin olsanız bile duyduğunda hoşlanmayacağı ifadelerle konuşup yazamazsınız, lakap takamazsınız, ‘Ben söylemedim filan söylemiş` deyip başkasının hakaretlerini kullanıp yayamazsınız, hataları umuma teşmil edip genelleyemezsiniz, vazifeniz olmayan ve sizinle aynı seviyede olmayan kişileri muhatap alıp çekişemezsiniz.
Gördüğünüz bir haksızlığı, zulmü ve yanlışı düzeltme niyetiyle eleştiri ve tenkitte bulunacaksanız bunu da uluorta herkesin görüp okuyacağı şekilde ifşa ve ilan edemezsiniz. Karşıdaki kişinin veya şahs-ı manevinin imanından, ibadetinden ve takvasından eminken, bilerek veya bilmeyerek bir yanlışa alet olduğunu düşünüyorsanız, bunu saydığımız meşru dairede düzeltmeye çalışırken başka hatalarını ortaya çıkarmak için tecessüs edemezsiniz, yaptığı iyilik ve faydaları yok sayamazsınız.
Yazılı ve görsel medya gibi sosyal medya ve özellikle twitter, İslam daveti için, hak ve sabır tavsiyesi için, hayra çağırıp emr-i bil maruf ve nehy-i anil münkerde bulunmak için, şükür isteyen muazzam bir araçtır, ihsan-ı İlahidir. Ama diğer nimetlerde olduğu gibi bu da büyük bir imtihandır. Yarın, twitter yüzünden amel defterimizde kevser gibi sevaplar yerine, dağ gibi günahlarla karşılaşırsak, orada ne tevbe ne de o twitleri silme şansımız var.
Bugün yeryüzündeki zulüm ve katliamları ancak Müslümanlar sonlandırabilir.
Ama hangi Müslümanlar? Zerre kadar bile olsa yaptığı iş zalimlerin hesabına sonuçlar verecekse orada çok dikkatli olan Müslümanlar.
Rabbim bizi elinden ve dilinden Müslümanların selamette olduğu müminlerden eylesin.