Şeriat olsaydı uzaya astronot gönderemezdik
Sırf Hakka düşmanlığından dolayı zıkkımlandığı alkolü fazla kaçıranlar şeriata öfke kusuyor.
Sırf İslama kinlerinden dolayı belli merkezlerden fonlandığı arpayı fazla kaçıranlar şeriata saldırıyor.
Sırf gündeme gelmek için kıymeti beş para etmeyen isimler ikide bir şeriata havlayarak cami duvarına bevlediyorlar.
Eh laikliği ve Kemalizmi de tepe tepe kullanıyorlar şeriata hakaretin hiçbir cezasının olmaması da şehvetlerini körüklüyor.
Kimi müslümanlardan oy alarak onları güya temsil eden bazı siyasetçiler de ekranda sunucunun; “söyleyin siz şeriat istediniz mi istemediniz mi?” türünden yargılaması karşısında “asla” diye ezilip büzülünce daha da bir cüretkar oluyorlar.
Ancak asıl cesaret aldıkları husus, alimlerin suskunluğu, yazarların, kanaat ehlinin, İslami sivil toplumun umursamazlığı, vehni, kendi dünyasından başını çevirip bakmayışı, öfkelenmeyişi.
Şeriat şöyle insan suretine girip konuşsaydı herhalde, kendisine sövenlerden ziyade kendisini unutanlara kızardı.
Şeriatla İslamın aynı şey olduğunu unutanlara kızardı.
Şeriatın Kuran ve Sünnet olduğundan bihaber gafillere kızardı.
Şeriatın en bariz emirlerinden mesela “Kısasta sizin için hayat vardır” (Bakara 179) emri ilahisini sırtlarının gerisine atanların diyarında cinayetlerin, tecavüzlerin neden sürekli arttığını anlamayan zavallılara kızardı.
Aslında seküler, liberal modernitenin sınırsız özgürlüğü önünde şeriattan başka hiçbir engel yoktur ve bunu çok iyi biliyorlar, arada bir “sakın bunun rüyasını görmeyin” diye lanetli ışıklarını yakıp söndürüyorlar.
Heva ve hevesine tapan bu esfeli safilin sefillerinin sarhoşken veya ayıkken kaçırdıkları bir çok husus var.
Bunlardan birisi şu memlekette her ne kadar devlet idaresi ahkam-ı ilahiden istifa etse de, müslüman toplum hâlâ evliliğinde, boşanmasında, kısmen mirasında, alışverişinde, komşuluğunda ve daha bir çok davranışında şeriatın sınırlarını gözetmeye çalışıyor.
Ve şu ülkeden şeriatın hasreti, kokusu ve kalıntısı tamamen çıkarılıp atılsa bırakın şu anki küfür ve hakaret konforunuzu sizin gibi kahpeler nefes dahi alamazdı.
Yalnız, seçimler sonrasında bir yandan iktidarı “sakın etrafındaki bazı partilere ve vekillere bakıp da, şeriatı çağrıştıran adımlar atayım filan demeyesin” diye tehdit ederken halka da; “şeriat isteyeni talibancı, işidçi, el nusracı, terörist diye etiketleriz” diye sopa gösterme numaralarınızda artık eskisi kadar başarılı değilsiniz.
Yorulmuş şeytanlar gibisiniz.
Taliban derken Amerikayı ülkelerinden kovmaları sizin ürenizi ağzınıza tıkıyor.
Şeriatçı Hamas filan deseniz işgalciye direnmeleri sizin bağırsağınızdaki beyninizi düğümlüyor.
HÜDA PAR diyorsunuz, HÜDA PAR’ın sergilediği vakar, fedakarlık, ağırbaşlılık, sabır, temiz siyaset ve olgunluk sizi rezil ediyor.
Geriye herkesin gözü önündeki gelişmeler kalıyor.
Ne gibi?
Bakın bu devletin yönetimi şeriat olmadığı için kendi Iphone telefonumuzu üretiyoruz(!).
Devlet yüz senedir şeriatı fezaya attığı için uzaya istasyon kuruyoruz, astronot gönderiyoruz, dev teleskoplarımız, galaksileri fotoğraflıyor, Mars’a gitme planları yapıyoruz. Kendimiz üretip fırlattığımız binlerce Starlink uydumuz tepemizde dolaşıyor.
Şeriatı kapı dışarı edip uygarlık hayali kurdukları günden bu yana kişi başı milli gelir uçtu gitti. Almanya, İsviçre çok kıskanıyor bizi.
Şeriata hakaret eden mallar sayesinde ülkedeki uçakların hepsi yerli malı.
Şeriata küfredenlerin yapay zekaları sayesinde konuşan heykeller üretecek yapay zekayı da bu devletin çağdaş aydınları ürettiler.
Düşünsenize şeriat olsaydı sürekli seçim kaybedenler o akşam istifa ederler miydi?
Şeriat olsaydı, kendi dışkılarını yemekle övünen orjinallerin ürettiği bilim ve teknoloji ile endüstri 5.0’ı geçmiştik.
Velhasıl, bu kadar kelam, sönüp gidecekler için israf oldu ya neyse.
Çünkü " Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzü ile dönmez Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez."
“Onlar, Allah'ın nurunu (Şeriatını) ağızlarıyla (sözleriyle) söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler hoşlanmasalar bile, Allah, muhakkak nurunu tamamlamak diliyor.” (Tevbe 32)