• DOLAR 34.293
  • EURO 37.228
  • ALTIN 2990.042
  • ...

Güçlü olmanın alametidir hesap sormak. Hesap soracağından korkulmayan bir makamın heybeti olur mu?

İnsandan katrilyon kere katrilyon daha büyük olan şu dünya gezegeni ve içine bir buçuk milyon dünyanın sığacağı kadar büyük güneş sonra güneşten çok daha büyük yıldızlarla dolu milyarlarca galaksi.

Ve daha bilmediğimiz nice devasa varlığın daima emrine boyun eğdiği Allah azze ve celle’nin bunca celal ve izzetiyle hesap sormaması mümkün mü?

O, her şeyi bilirken seçtiği peygamberlerine bile vazifeleriyle alakalı soruyor:

“Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” (Maide 116)

“Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (Ta Ha 83)

“(Ey Habibim!) Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler belli olmadan, yalancılar bilinmeden, onlara niçin izin verdin?” (Tevbe 43)

Ve kullarını terbiye ederken Kur’an’da o kadar çok soruyor ki:

“Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?” (Vakıa 62)

“Size ne oluyor ki, Allah'ın yolunda (o zayıf bırakılanlar) için savaşmıyorsunuz?” (Nisa 75)

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz?” (Hadid 10)

“Size ne oldu ki, “Allah yolunda seferber olup savaşa çıkın!” denilince yerinize çakılıp kaldınız?” (Tevbe 38)

“Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? (da müslümanla kafiri bir tutuyorsunuz?)” (Kalem 36)

“Size ne oluyor ki Allah'ın, yaptıkları ikiyüzlülük içinde bıraktığı münafıklar hakkında, iki guruba ayrıldınız. Allah'ın sapıklık içinde bıraktığı kimseleri, siz mi doğru yola ileteceksiniz.” (Nisa 88)

“Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara 44)

“Neden yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz.” (Saf 2)

“Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Al-i İmran 71)

"Ey Kitap ehli! Siz doğru olduğuna şahidken, niçin inananları Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek ondan çeviriyorsunuz?” (Al-i İmran 99) 

“Doğru sözlü iseniz niçin onları (peygamberleri) öldürdünüz?" (Al-i İmran 183) 

“(Boşadığınız kadının mehrini) nasıl alırsınız ki? Siz birbirinize katılmıştınız ve onlar sizden sağlam teminat almışlardı.” (Nisa 21)

“Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce Musa'ya sorulduğu gibi, sorguya çekmek mi istiyorsunuz?” (Bakara 108)

Evet, Rabbimiz daha nice konuda tehdit, azarlama ve hatırlatma gibi manalarla sorular soruyor. Bunlar dünyadaki sualler.

Peki “ağızların mühürlenip, ellerin konuşacağı, ayakların şahitlik edeceği” ahiretteki sorular nasıl olur?

“Doğrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.” (Zuhruf 44)

“Yapmakta olduklarınızdan mutlaka sorulacaksınız.” (Nahl 93)

“Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.” (Tekasür 8)

“Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.” (Enbiya 23)

Yeryüzünde en çok ezberlenen, en çok okunan, en çok üzerinde düşünülen, en çok etkileyen, ahkam, öğüt, kılavuz, zikir, fikir, ruh, hayat, istikamet, şifa, hidayet, nur ve hikmet olan Kur’an “bir şaka değildir.” (Tarık 14)

Durum çok ciddi beyler.

Ya “Ahlaksızlıkları neden özendirdiniz?” diye sorarsa değil zaten soracak.

Ya “insan yığınları sel gibi dalalet ve cehalet çukurlarına akarken, rahatınıza baktınız” diye sorarsa değil, zaten soracak.

Ya “türlü türlü adaletsizliklere neden göz yumdunuz” diye sorarsa değil, zaten soracak.

Zanlar, fiziği, kimyayı değiştirmiyor ki, akıbeti değiştirsin. Yakmayacağını zannetmemiz, ateşin umurunda değildir. Ölmeyeceğimizi zannetmemiz, Azrail’in umurunda değildir. Hesaba çekilmeme yahut sorgu sualin basit olacağı zannı da öyle.

Seküler müşriklerin, azgın paganistlerin, cinsi sapkınların, zır faşist maşaların bu denli korkutup esir aldığı bir beldenin ahalisi için de ümerası için de uleması için de hesap kolay gözükmüyor.

Peygamberler ve şehidler dışında hiç kimse için akıbette mutlak kurtuluş garantisi yoktur.

            “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” diyen Hz. Ömer(ra) yaralandığında İbn-i Abbas(ra), ona mükâfattan söz edince: “Vallahi dünya ve içindekiler benim olsaydı o dehşetli günü görmemek için hepsini verirdim. Emirliğe gelince, yemin ederim ki bu konuda günahımla sevabım eşit olsun yeter. Geriye tek ümidim kalıyor; o da Hz. Peygamber (s.a.v.)’e sahabeliğimdir.”

Mevla, hesap şuurundan ayırmasın.