• DOLAR 34.251
  • EURO 37.202
  • ALTIN 2989.415
  • ...

28 Şubat’ın imam hatip liselerine katsayı sınırlaması, başörtüsü yasağı ve Kuran Kursuna yaş sınırlamasını emreden zulümlerini protesto etmek için 1997 senesinde her hafta cami önünde küçük bir kalabalık toplanırdı.

Bu eylemler her hafta aynı tarzda, aynı kişilerle, aynı yerde, aynı sloganlarla, aynı saatte yapıldığı için rutin hale gelmişti. Buna rağmen elli kişiyi geçmeyen bu protestocu gruba karşı yüz kişilik çevik kuvvet vs. hazır bulunurdu.

Bir gün bir komiser protestoculara şunu demişti: “Siz, şu anda baştaki hedefinizden başka bir şeyi hedef edinmişsiniz. İlk başta bir haksızlığa tepki vermek için geldiniz. Sonra ise eylemlerinizi alışılmış halde sürdürmek için geliyorsunuz.” Yani olayı rutine bağladınız diyordu. Eylemcilerden biri, bu söze kızarak, “protesto için başka bir yol mu bırakıyorsunuz ki?” deyince komiser kendince yol göstermiş; “yahu hiç mi kafa yormuyorsunuz, mesela şehrin tam merkezinde araçlarla kontak kapatır, trafiği kilitlersiniz, bu yaptığınızdan daha fazla ses getirir.”

Niyeti farklı olabilir, yalnız çok uzun süre devam eden zulümlere karşı tepkilerin, protestoların, eylemlerin de kutunun dışında düşünülmesi şart. Yoksa klavye duyarlılığı bile zamanla sönüyor.

İşgalci terör çetesinin Kudüs’te, Filistin’de işlediği cinayetlere karşı bol kahrolsun’lu seslerin cılız etkisi “terörist, çete, katil” diye devam eden nitelemelerle yahut bol lanetli beddualarla belki bir nebze artıyor.

Fakat bunların yerine gerçekten acıtan, hakikaten sonuç verecek eylemlere yönelip yeni yöntemleri yaymak çok mu zor?

Mavi Marmara, bu anlamda güzel bir misaldi. Hatta işgal rejimine destek olan firmaları boykot bile iyiydi. İşgal rejimini resmi olarak ilk tanıyanlar arasında olduğu halde geçmişinden daha müspet bir tavırla izlediği denge politikası, yeni rotalara göre yalpalamasaydı Türkiye’nin de attığı adımlar dikkate değerdi.

Yeryüzündeki mutlak kötülük, en uğursuz lanet, en fazla korunup şımartılan azılı terörist, her gün birer ikişer katlettiği masumların üstüne birkaç gün içinde 15’i çocuk 44 insanı katletti. 360 yaralı var. Yetmedi dün 3 genci daha katletti. Haber bültenleri bir dakika bile ayırmadılar, tekrar vermediler, üzerinde durmadılar.

“Dünya sessiz” türünden yetkililere hiç yakışmayan kuru laflar yerine bir diplomatı geri çağırmak çok mu zordu?

Bir gün yas ilan etmek örneğin, çok mu zordu?

Haydi o da rutin olsun ama BM’yi, İslam İşbirliği Teşkilatını acil toplantıya çağırmak çok mu zordu?

Ve sivil toplum..

Meydanları doldurmak, yürüyüşler düzenlemek, geçmişte yapıldığı gibi insan zincirleri oluşturmak tatil mi edildi? Yoksa hayat şimdi sosyal medyada devam ediyor da katledilen canlar sanal mı?

Kudüs ve Filistin temalı ortak insiyatifler için derneklerin, vakıfların, kanaat gruplarının ayda bir toplantı düzenlemeleri çok mu zordu? Ve böyle kritik zamanlarda temsilcilerinin bir araya gelmesi çok mu zordu?

Eskisi gibi artık içinde El Aksa geçen Kudüs geçen tiyatrolarımız da şiirlerimiz de kalmadı. Topyekûn dünyevileşip konforumuza hapsolmuş keyfiliğimizin bedelini Filistinli din kardeşlerimize -hem de canlarıyla- ödetmeye hakkımız yoktu. Yoksa çarşı pazar pahalandı da cennet mi ucuzladı?

"Hayır, tam aksine siz o gün çok kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah(cc) düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn(dünya sevgisi ve ölüm korkusu) atacak." Yoksa bu Nebevi fermandaki çerçöp haline geldik de bir takım ihlası meçhul amellerimize mi güveniyoruz?

İnanın şu anda şu memlekette Kudüs’ten, Filistin’den ve o bölgenin tarihinden adamakıllı bahsedecek ciddi uzmanların sayısı bile parmakla sayılacak kadar az.

Filistin’i, Kudüs’ü, el Aksa’sı zayıflamış bir Müslüman zihnin bir süre sonra -Allah muhafaza- işgal rejimiyle normalleşen zilletle aynı helakete düşmesinden korkulur.

Geriye şu hadisle amel eden yiğitler kalıyor: "Düşmanlarınız için elinizden geldiği, gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayınız. Dikkat ediniz! Kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır" (Müslim, İmâre 167)

Rabbim onlara maddi manevi destek olanlardan, onları sevenlerden eylesin, attıklarına isabet versin.