Sekine ve Ubeyd`in huzura kabulü
Bir ayı aşkın bir süredir, çok büyük bir aşk, coşku ve heyecanla idrak edilen mevlüt ve kutlu doğum programlarını geride bıraktık. Binlerce Peygamber sevdalısı, canla başla koşturdular, uyku demeden, yorgunluk demeden, ev iş demeden, programları en güzel şekilde yapmanın gayreti içinde oldular. Kimi yerde kapılar yüzlerine kapandı, kimi yerde engellendiler ama aldırmadılar.
Nisan yağmurlarıyla ıslandılar, yollarda kaldılar ama yılmadılar. Daha çok kişiyi, Peygamber Efendimiz`in(sav) hatırasıyla
buluşturmak için kapı kapı dolaşmaktan sıkılmadılar. Efendimiz`in(sav) sedası hep daha güzel, daha canlı, daha gür
duyulsun diye, öyle çabaladılar ki, bunun dünyanın başka bir yerinde ve döneminde bu boyutlarda bir örneğinin daha bulunduğunu sanmıyorum.
Batman gibi bir şehir neredeyse, nüfusunun tamamıyla mevlüt etkinliğinde bir araya gelecek, Diyarbakırda bir milyonu aşkın insan bir araya gelecek. En ufak bir taşkınlık, sözlü dahi olsa en ufak bir şiddet olmayacak. Mükemmel bir düzen ve intizamla kalabalıklar toplanıp dağılacak. Bu kadar engele ve hasud çevrelere rağmen bu teveccüh artacak, meydanlar, stadlar, salonlar kalabalıkları almayacak. Hem bu kalabalıklar bir yana, bulundukları her semtte, yine özellikle bayanlara yönelik bir çok mevlüt etkinlikleri yapılacak ve bütün bunları bir tek Allah görecek, O takdir edecek. Ve Peygamber sevdalıları, “O bize yeter” deyip şevklerini artıracak. Bu benzersizliği ile müthiş bir sinerjidir ki, inşallah bu coğrafyanın kaderini de hiç ummadıkları şekilde kendi mecrasına çekecektir.
Düşünün, derneğiniz, camianız devletin kurumları ve desteklediği kimi yapılar tarafından topluma öcü gibi sunulacak. Kurtların sürüden koyun aşırmaya çalışması gibi, dernek gönüllüleri polis tarafından ayartılmaya çalışılacak. Telefonda her söylediklerini bırakın, telefonda unutup da söylemedikleri, hatta daha da ötesi telefonlarındaki teknik arızalar dahi, “örgütsel” denilip sayfalarca dosyalanarak hakimlerin önüne konacak. Hem derneklerin yanısıra üye ve gönüllülerin evleri, amerikanın ırak ve afganistanda yaptığıyla tamamen aynı şekilde basılacak, evdeki çocukların kafasına silahlar doğrultulacak, İslami eserler ve etkinlikler, suç diye yazılıp çizilecek, sonra bundan yetmiş yıl önceki gibi bir araya gelip
Allah diyenlerin elleri kelepçelenip, medyadan “eş zamanlı operasyon” tadında(!) teşhir edilecek. Derneklere yapılan her türlü çete saldırısına göz yumulacak.
Ama bütün bunlara rağmen, bu peygamber sevdalıları, geçen yıllardan çok daha kalabalık ve çok daha heyecanla hizmetlerine devam edecekler. Bu, amerikada, avrupada, israilde psikolojik harekat uzmanlığı alıp, burada işbaşına getirilen akıl hocalarına, ispirto içirecek kadar tuhaf bir durumdur. Bu bir aşk işidir ve kara sevda dedikleri şey işte budur. Yani Peygamber sevdalıları denilirken, bir isimden öte mana ve mefhumunu tam dolduran bir hal ifade edilmektedir.
Ve bu hakikat, Gever`de(Yüksekova`da), kelime ve cümlelerden, manadan, sözden ve düşünceden öte bedene dönüşmüştür. Derneğin içinden çatısına, oradan da “ahdin kelime-i şehadetiyle” mühürlenip Merci-i ilahiye
arzedilmiş ve sonrasında tüm peygamber sevdalılarının kalbine sekine olarak indirilmiştir.
Bu sekine, hüve nüktesine benzer. Hani radyoda bir kişi tarafından bir defa söylendiği halde aynı anda dalga dalga çoğalıp milyonlarca kulağa ulaşan kelimeler gibidir. Hem bu sekine bugün öyle hızlı ve öyle engelsiz yayılıp çoğalmaktadır ki; Türkiye`nin doğusundan batısına, Avrupanın kuzeyinden güneyine aynı anda doğrudan, aracısız ulaşmaktadır. Hem bu sekine; atılan taşlar, Hz. Muhammed`e(sav) değmesin diye kendi vücudunu siper eden Taif`teki Zeyd`in kalbine indirilenin aynısıdır. Bu sekine, müşriklerin kuşattığı Uhud yamaçlarında yerini terk etmeyen Abdullah bin Cübeyr`in kalbine indirilen sekinenin aynısıdır. Bu sekine, Kuran-ı Kerimde, Fetih suresinin başında ve ortasında fethin müjdesinin
şifresidir.
Ve bu fethi ne yüksekten ne ovadan, ne de çukurdan engellemek mümkün değildir. Çünkü fethin sahibi Ubeyd`ini, huzuruna bunun için kabul etmiştir.