• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Laikçi, seküler isimler neden bu kadar tedirginler ve sürekli tehditler savuruyorlar.

Mesela neyden endişeliler? Kemalist sistem kendini koruyamaz duruma geldi diyorlar.

Ayasofya gibi batı dünyasıyla gönül bağı kurdukları yasaklı mabedin zincirinin çözülmesinden sonra Müslüman halkın giderek ortak bir direnç geliştirmeye başladığını seziyorlar ve titriyorlar.

Global perception centers’ten yani düğümlere üfleyen merkezlerden aktarılan sınırsız fonlara rağmen medya, siyaset, sanat, bürokrasi ve ekonomi gibi alanlarda istenilen verimi elde edemiyorlar.

Aileler, hala ısrarla çocuklarını imam hatip okullarına göndermeyi tercih ediyorlar hatta bununla da yetinmiyorlar.

Diyanetin açtığı ana sınıfları -ki bu girişim de, Ayasofya’nın açılışı gibi rejimin, “Tevhid-i Tedrisat” devrimini delmek anlamına geliyor- çok hızlı biçimde artıyor ve buralara yoğun ilgi var.

Sürekli model, idol, star gibi etiketlerle yüceltilip dokunulmaz ve kutsal addettikleri sanatçılar, devletin en tepesi tarafından bile değersizleştiriliyor diyorlar.

Bitmek bilmeyen zamlardan, kabarık faturalardan, istikrarsız dövizden, enflasyondan, işsizlikten ve cebindeki kaygılardan başka bir şey konuşmaması gereken yığınlar, anormal biçimde, neredeyse kendilerine tamamen unutturulan dini değerlere yönelik hakaretleri ıskalamıyorlar.

Öyle ya, tek derdi işi, aşı, maaşı olması gereken kalabalıklara ne oluyor ki, Adem ile Havva’ya c… denmesine bu kadar takıyorlar?

Bir zamanlar çok kullanışlı aparatları olan “gerici” ve “mürteci, irticacı” gibi numaralara da tekrar dönemiyorlar.

Bu aralar gerçekten çok öfkeliler çok. Her gün cemaatle, tarikatla alaka kuracakları bir intihar vakası düşmüyor ellerine.

Ya da ne bilelim şöyle kelepirinden bir cemaat yurdunda taciz olayı, bir hocanın cin çıkarma şovu, bir kapalı kadının hırsızlık görüntüsü de bulamıyorlar.

Ellerinde mizansen de olmadığı için çocuklara devletle alakalı mekanlarda toplu ibadet, dua filan yaptırıldığına dair görüntüleri verecek oluyorlar ama bunlar da artık iyiden iyiye aleyhlerine dönüyor.

Farklı yerlerden yüzlerce gencin hafızlık merasimlerini görünce yakın geçmişte yeşil renkte ve tersten yani Arapçaya benzeterek yazdıkları “tehlikenin farkında mısınız?” manşetlerini hatırlayınca kendilerini alkole daha fazla sarıyorlar..

Sonra çaresiz yine kışlada zikir, sarık, namaz diyorlar.

Mesela biraz da mizah olsun diye tamamını alıntılayacağımız CHP Milletvekili Murat Bakan’ın birkaç gün önce meclise verdiği şu soru önergesiyle yürüyorlar:

"Bazı rütbelilerin ‘şeyhi gözlerine sürme çektiği’ için kendisi de gözlerine sürme çekerek içtimaya çıktığı; askerlerin, kafalarına taktıkları farklı renklerdeki takkelerle gruplaşarak ayrı zamanlarda gruplar halinde mescitte ibadet ettikleri; diğer yandan da herhangi bir tarikata/cemaate/gruba mensup olmadan mescide giden genç personelleri sindirerek kendi cemaatlerine/tarikatlarına dahil etme çabası içinde oldukları; Jandarma Genel Komutanlığı’nın koridorlarında paçalarını sıvayarak gezen, mesai saatleri içerisinde ayağında terlik ile görev yapan birçok rütbelinin olduğu; Genel Komutanlık Karargahına tarikat mensubu sivilleri davet eden rütbelilerin olduğu; yine Jandarma’nın en mahrem yeri harim-i ismeti olan İstihbarat Başkanlığı’nın odalarında zikir çeken rütbelilerin olduğu öne sürülmektedir."

Ne kadar komik olduklarının farkındalar veya değiller ancak son anketlerin verileriyle özgüvenlerinin biraz artması tehditlerinin dozajının her gün artmasına neden oluyor:

“Dinci yobazlara bu memleketi dar edeceğiz. İslamcıların hiç birine hayat hakkı tanımayacağız. Sanatçıya tepki vermek ne demekmiş bunu yakında öğreneceksiniz. Ayasofya’yı geri müze yapacağız..” diye devam eden binlerce paylaşıma her gün rastlamak mümkün.

Bir de meşhurlarının zaman zaman ağzından kaçırdıkları var: İmam hatipler, Diyanetin konumu, Ayasofya, Kuran kursları, cemaat, tarikat faaliyetleri, Mısır, Filistin gibi ülkelerden burada destek gören dinci yapılar gibi..

Eskiden ‘ordu göreve’ diyenlerin bugün ordudan yana biraz ümitsiz gözükmesi pes ettikleri anlamına gelmiyor yalnız çok perişan durumdalar.

Bir tükenmişlikleri var ki sormayın.

Filmin sonuna mı geldik ne?