Camilerimizin Sorunları Üzerine Birkaç Kelâm
Her yıl olduğu gibi yıl da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Camiler ve Din Görevlileri Haftası çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu hafta vesilesiyle ülkemizdeki Camilerimiz ile ilgili bazı sorunlara değinmeyi bir görev olarak görüyoruz.
Camilerimiz, tıpkı bedene kan pompalayan bir kalp gibidir; nasıl ki bir kalp, sağlam çalışıp bedendeki damarlara kan pompalarsa beden sağlam olur; aynen bunun gibi bir toplumda camiler İslam’ın kendisine yüklediği misyonu yerine getirebilirse o toplum, o oranda manevi açıdan sağlıklı olur.
Fakat İslam Coğrafyasında baş gösteren modernleşme/batılılılaşma çabaları ile birlikte camilerimiz aslî fonksiyonlarından uzaklaştırılmışlardır.
Oysa modern kültürün aşıladığı maddi hayata aşırı düşkünlük ve dünyevileşme hastalığı sonucu çeşitli buhranlar yaşayan toplumun, yaşadığı sorunlardan kurtulabilmesi ancak camilerimizin tekrar hayatın merkezine taşınmasına ve aslî fonksiyonuna kavuşturulmasına bağlıdır.
Günümüzde yapılan camilerin büyük bölümü halkın kıt imkânlarıyla, ihtiyaç duyulan proje ve gerekli kontrollerden uzak, engelliler ve kadınlar göz ardı edilerek yapılmaktadır. Bu soruna yönelik bazı adımlar atılmasına rağmen hâlâ birçok camimizde engelli vatandaşların ve kadınların ibadet için yer bulamaması bizi derinden üzmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da Cuma namazına gidemeyen bazı engelli kardeşlerimiz, sosyal medyadan camiye gidemedikleri için sitem etmişlerdi. Yine yağışlı kış aylarında camiye giremeyen birçok engelli kardeşimiz, maalesef yağmurun altında namaz kılmak zorunda kalıyorlar. Kadınlar konusunda da benzer sorunlar yaşanmakta; namaz kılmak isteyen birçok bacımız mevcut camilerde kendilerine ait yer olmamasından dolayı namazını eda edememektedir. Diyanet yetkilileri, bu tür sorunların ortadan kaldırılması için ellerini taşın altına koymalıdırlar.
Bu anlamda camilerimiz belirlenen bir kurul tarafından, içerisinde kütüphane, çay ocağı, çocuk parkı, masa tenisi vb. sosyal etkinliklerin yapılabileceği, engellilerin ve kadınların kolayca ibadet edebileceği, etrafı dört duvarla kaplı bir mekân yerine dört tarafı açık, insanların gelip dinlenebileceği, bahçesi ağaçlarla kaplı bir mekân olarak projelendirilmelidir. Camilerimiz sadece namaz vakitleri değil yirmi dört saat açık tutulmalıdır. Başta gençler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin, daraldığında rahat bir nefes alabileceği, sosyal hayat ile iç içe mekânlara dönüştürülmelidir.
Bazı yerlerde eski yasakçı zihniyetten kalma, devletin merkeziyetçi yapısını güçlendiren ‘merkezi sistem’ uygulamasının hâlâ devam ettirildiğini görüyoruz. Cami imamlarının özerkliğini ortadan kaldırarak zamanla pasifleşmesine ve cemaatle bağının kopmasına neden olan bu uygulamanın bir an önce kaldırılması elzemdir.
Diğer kamu kurumlarına gerekli pay ayrılmasına rağmen camiler için yeterli ödenekler ayrılmamakta; camilerin ısıtma gideri için cami cemaatinden para toplanmaktadır. Bazı camilerin elektrik faturasının ödenmemesinden dolayı günlerce elektrikleri kesilmektedir. Müftülüklere gidildiğinde ise yetkililer, yeterli ödenek olmamasından dolayı sorun yaşadıklarını söylemektedirler.
Camilere gerekli ödenekler ayrılarak camiler ve imamlar, sürekli halktan para dilenen durumdan kurtarılmalıdır. Öte yandan bazı cami minarelerine ve mihraplarına, kavmiyetçiliği öne çıkaran, ulus devlete ait objelerin asılması doğru değildir. Kavimler üstü bir konuma sahip, tüm Müslümanları kucaklaması gereken camilerimizin, ümmetin ayrışmasına sebep olan, kavmiyetin taassubunu besleyen bu yaklaşımlardan uzak tutulması gerekir.
Cami cemaati de camileri sahiplenme işini sadece Müftülüğe ve imama bırakmamalı, ibadetleriyle camiyi ayakta tutmalı, cami dernekleri vasıtasıyla bir araya gelerek camilere sahip çıkmalıdır.
Bu vesileyle Camiler ve Din Görevlileri Haftasını tebrik eder, tüm İslam Dünyasına hayır ve bereket getirmesini temenni ederiz.