İnkâr ve Aparat Çabaları Arasında Kürt Meselesi
Türkiye siyasetinde gündem yine Kürt meselesi… Kürt Meselesi deyince hemen heyecanlanmayın. Kimsenin sorunu çözdüğü falan yok. Mesele bilindik; Kürtler üzerinden yine kayıkçı kavgası yapılıyor. Neyse, kayıkçı kavgasını geçelim.
Biraz bu meseleyi başından alıp bugüne gelelim…
Kürt meselesinin başlangıcını devletin merkezileşmeye gittiği Tanzimat dönemine kadar götürmek abartı olmaz sanırım. Ki bu adım ileride Türkiye ismiyle kurulacak Modern Ulus Devletin ilk adımıdır. Yavuz Selim döneminde İdris-i Bitlisî ile yapılan anlaşma gereği kendi bölgelerinde özerk yaşayan Kürtler, bu özerkliğe son veren çabalar karşısında giderek rahatsız olmaya başladılar. Bölgede başta Mir Bedirhan İsyanı gibi birçok isyan patlak verdi.
Tanzimat’la başlayan ‘Ulus Devletleşme’ süreci, Islahat ve Cumhuriyet ile tamamlanmış olur. İkinci Mahmut ile başlayan Osmanlı’nın yıkılışına dek süren bu süreçte Kürtler, yaşananlardan rahatsız olmalarına rağmen İslam Ümmetinin bir parçası olarak yaşanan tüm savaşlarda her türlü desteği sundular.
Kurulan yeni Ulus Devletin tüm oklarını kendilerine doğrulttuğunu anladıklarında ise artık çok geç olmuştu. Yeni kadrolar, Müslümanları bir arada tutan Halifeliği kaldırmış; Batılı bir sisteme geçtiklerini ilan etmişlerdi. İşte bu adım Kürtlerin uzun süredir besledikleri hüsnü zanlarının sona ermesine sebep olmuştu. Şeyh Said tam da bu gelişmenin ardından Kürtler için yeni bir yol haritası çizmek zorunda kalmıştı. Fakat sistem, bu çabayı olgunlaşmasına fırsat vermeden manipüle etmeyi başarmıştı.
Ardından sonuçları bugün dahi bizi etkileyen zalimane politikalar ortaya konularak tek dile, tek kültüre dayanan yeni bir ulus inşa etme adına diğer tüm etnik ve inanç grupları, devletin totaliter ve otoriter yapısı gereği bazen kaba bazen de yumuşak yollarla asimile edilmeye çalışıldı. Kürtler dışında hemen hemen diğer tüm etnik gruplar/kavimler zamanla ‘Türkleştirilerek’ aslî kimliklerinden uzaklaştırıldı. Buna kaybedilen Osmanlı topraklarından merkeze doğru gelen Arap, Laz, Çerkes, Pomak, Arnavut gibi kavimler de dâhildi.
Çoğulcu/heterojen bir toplum yerine monolitik/homojen bir toplum oluşturma politikalarına büyük bir tepki gösteren Kürtler, aynı zamanda günümüz dünyasında Modern Ulus Devlete ve politikalarına en büyük itirazı geliştiren kavim olarak tarihe geçmiştir. Bu anlamda Kürt kavmi, bu topraklarda yaşayıp da asimile edilmeye çalışılan tüm kavimler adına bedel ödemiş desek abartmış olmayız sanırım. Bu asimile ile karşı karşıya olan tüm kavimler, bu konuda Kürtlere borçlu olsa gerek.
Modern Ulus Devlet felsefesinin bir sonucu olan Kürt Meselenin çözümü konusunda bazı adımlar atılmaya çalışıldıysa da, hiçbir zaman samimi, köklü ve adil bir çözüme gidilmesi istenmemiştir. Bunun iki önemli sebebi vardır:
Birincisi; bu meselenin çözümünün, bu meseleden beslenenlerin varlıklarını tehlikeye sokması,
İkincisi; bu meselenin, her dönem iç siyaset dengeleri açısından kullanışlı bir aparat olması…
Bugün mecliste bulunan tüm partilerin Kürt meselesine yaklaşımı tamamen bu iki madde çerçevesindedir. İktidar ve ortağı Kürt Meselesini inkâr ederken; ana muhalefet ve ortakları ise iç siyaset malzemesi yapmaya çalışıyor.
Kürt Meselesinin çözümünün en güçlü adresi siyaset kurumu olmasına rağmen meclisteki bu partilerin, Kürt Meselesine ‘inkâr ve kullanışlı aparat’ çerçevesinde yaklaşarak kayıkçı kavgasına tutuşması kabul edilemez bir durumdur.
Kürt Meselesi konusunda eğer bu partiler gerçekten samimi iseler, bu anlamda yeni yapılması düşünülen anayasaya, başta Kürt kavmi olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm kavimlerin adalet çerçevesinde kendi ana dilleriyle eğitim almasının önü açacak maddeler konulmalıdır. Diğer kavimleri inkâr eden ve herkesi Türkleştiren politikalardan vazgeçilmelidir.
Ulus Devletin farklı kimlikleri bir arada yaşatmasının mümkün olmadığı net olarak ortaya çıkmışken hâlâ bu çıkmaz sokağı kutsamanın bir anlamı yoktur.
Bu nedenle bizler, tüm farklı kimlikleri olduğu gibi kabul edip, bir arada yaşatabilecek Ulus Devlet ötesi yeni ve adil bir projenin hayata geçmesi için elimizden geleni yapmak zorundayız.