Kerkük sorunu ve Türkiye`nin tavrı
Bilindiği gibi Irak, kanıtlanmış Petrol rezervleri bakımından dünyanın beşinci büyük ülkesi ve Kerkük petrolü, Irak petrollerinin yüzde 40`ını oluşturuyor. Yani Kerkük`e sahip olmak, Irak`ın zenginliklerinin yaklaşık yarısına sahip olmak demektir. Kerkük Irak`ın petrol rezervlerinde önemli bir kenti olduğu için sürekli tartışma konusu oluyor. Gerek Saddam Hüseyin`den önce gerekse onun döneminde Baas rejimleri sürekli Kerkük`ten Kürt ve Türkmenler çıkarılıp, yerlerine Araplar yerleştirilerek şehrin demografik yapısı değiştiriliyordu. Bunların tamamı resmi kayıtlarda mevcuttur.
2003'te ABD`nin Irak`ı işgal etmesi ve Saddam`ın devrilmesiyle, Kürtler ve Türkmenler Kerkük`e geri geldiler. Kerkük`te Kürt güçleri daha etkin olduğundan dolayı Kürtlerin dönüşü daha fazla oldu. 2005 yılında yazılan Irak anayasasının 140. maddesine göre, Kerkük'ün statüsü, devrik lider Saddam Hüseyin döneminde Kerkük'ten zorla göç ettirilenlerin geri dönmesi, ardından Kerkük'te nüfus sayımı yapılması ve kentin statüsü hakkında bir referanduma gidilerek nihai durumun belirlenmesi olarak öngörülüyordu. Ancak çeşitli nedenler ve anlaşmazlıklar sebebiyle bu madde henüz uygulanamadı.
Ayrıca 2014'ün Haziran ayında IŞİD Musul'a saldırınca, Irak merkezi hükümetine bağlı askeri birlikler şehri terk etti. Bu gelişme üzerine Kerkük'te güvenlik, Mesut Barzani ve Celal Talabani`ye bağlı peşmerge güçleri tarafından sağlanmaya başlandı. Bunun üzerine Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani; Irak merkezi hükümetinin güvenlik güçlerinin bir daha kente geri dönmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Kentte yaşayan ve silahlı gücü olmayan Türkmenler ile Araplar ise mevcut durumu kabullenmek zorunda kaldılar.
Kerkük`ün 41 kişilik il meclisinin 26 üyesini Kürtler, 9'unu Türkmenler, 6'sını da Araplar oluşturuyor. Gruplar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle il meclisi seçimleri 2005'ten beri yenilenemiyor. İl meclisinde Türkmen ve Arapların boykot ettiği oturumda kentteki kamu binalarına Irak bayrağının yanında IKBY bayrağının asılması kararı kabul edilmişti. Bunun üzerine Ankara`dan çok sert açıklamalar yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan; ‘` Şu anda yaptıkları iş bana göre bir işgal hareketidir çok çirkindir`` şeklinde açıklamalarda bulundu.
Doğrusu Ankara`nın bu sert tavrını anlamış değilim. Kerkük yönetiminin belirsizliğinden dolayı yıllardır şehirde ne hizmet var ne de istikrar. Geçen ay bir vesile ile Irak`a yaptığımız gezide otobüs şoförü; “Kerkük``ün yolları çok kötüdür şehir merkezine gidemeyiz.” sözü Kerkük`teki yaşam standartlarını anlamamız için yeterlidir herhalde. Duhok, Süleymaniye ve Erbil`den daha zengin olan Kerkük, 900 bin nüfusuna rağmen yaşanmaz durumdadır. Bunun tek sebebi de belirsizlik ve istikrarsızlığın olmasıdır.
İster kabul edelim ister etmeyelim şu an Kerkük`te 41 kişilik İl meclisinin 26 üyesi Kürt gruplardan oluşuyor, güvenliği tamamen peşmergelerin kontrolündedir. Teoride Irak merkezi hükümetine bağlı olsa da fiili olarak Peşmergelerin kontrolündedir. Kanaatimce mevcut fiili durum üzerinde bir konsensüsün sağlanması, Kerkük`te yaşayan tüm etnik yapılar için daha hayırlı olacaktır.