Adalet politik hesaplara kurban edildi
Siyonist işgal çetesinin uluslararası sularda Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırının üzerinden 12 yıl geçti.
İşgal rejimi 1948 yılından bu yana tüm dünyanın gözü önünde sistematik şekilde en ağır suçları işlemeye devam ediyor. Ancak ne ses çıkaran var ne de bir yaptırım uygulayan.
Birleşmiş Milletler karar alıyor ama somut yaptırım yok. İslam İşbirliği Teşkilatı kınama yayınlıyor ama caydırıcı bir adım yok. İslam ülkeleri ise resmen ölü toprağı üzerlerine serpmişçesine konuyu gündemlerine bile almıyorlar. Belli aralıklarla Müslüman halkın gazını almak için bazen açıklamalar yapsalar da sonradan geri adım atarak işgal çetesiyle normelleşme(!) adımları atmaya devam ediyorlar.
Unutulmamalıdır ki, etki gücü olduğu halde işgal çetesine gerekli yaptırımı uygulamayan devlet ve mekanizmalar da bu çetenin yaptığı zulümlerde pay sahibidirler.
Gelelim siyonist çetenin 12 yıl önceki vahşi saldırısına.
Hatırlayalım; Gazze'de siyonist işgal çetesinin ablukası ölümcül boyutlara ulaşmıştı. Tüm dünya üç maymunları oynuyor ve islam aleminden de ses seda yoktu. Bu ölümcül ablukayı kırma adına İHH öncülüğünde 37 ülkeden 700 kişinin yola çıkacağı insani yardım filosu siyonist işgal rejimini ürkütmüş ve Dünyada ciddi bir kamuoyu oluşturmuştu.
"Rotamız Filistin, Yükümüz Özgürlük" sloganıyla yola çıkacak olan İnsani Yardım filosu hedefine varmış olsaydı; İşgal rejiminin ablukası kısmen kırılacak, işgal ettiği topraklar dünya kamuoyunda tartışılacak ve nihayetinde Gazze'ye özgürlük yolu açılacaktı.
Bunu çok iyi bilen siyonist çete, insani yardım filosunun yola çıkmaması için çeşitli entrikalarla engellemek istedi. Ancak özgürlük yüklü Mavi Marmara ile diğer gemiler; insanlık adına, ölümcül ablukayı kırma adına ve derin uykuda olan alem-i İslam'ı uyandırmak adına yola çıktılar.
Tarih 31 Mayıs 2010'u gösterdiğinde, insanlıktan nasibini almamış barbar işgal çeteleri; Uluslararası sularda donanmalarına ait fırkateyn ve denizaltı eşliğinde, askeri botlar ve helikopterlerle özgürlük filosuna baskın düzenleyerek 10 azizimizi şehit ettiler ve 60'a yakın azizimizi de yaraladılar.
Hiçbir hukuk sisteminde yeri olmayan ve uluslararası sularda terör estirerek Türkiye ve ezici çoğunluğu Türkiye vatandaşı olanlara yönelik yapılan bu alçak baskına mükabil Türkiye nasıl bir tepki verecek çokça merak edildi.
Nihayet 15 gün sonra Ankara'nın açıklamasıyla bu merak giderildi. Yapılan açıklama sadra şifa olmasa da en azında siyonist çete hem ulusal hem de uluslararası hukuk nezdinde yargılanacak, diplomatik ilşkiler düşürülecek ve belki Gazze ablukasının kaldırılmasına vesile olacaktı.
Ancak altı yıl sonra "İsrail'le yapılan anlaşma" gerekçe gösterilerek davalar düşürüldü ve adalet, politik hesaplara kurban edildi. Böylece duyarlı Müslümanların "Özgür Gazze" hayali de suya düşmüş oldu.
Yetmedi! Şimdi de işgal çetesiyle normalleşme(!) adımların atılması, karşılıklı büyükelçilerin tekrar atanacığına dair mesajların verilmesi hem Müslümanların izzetine halel getirmiş hem de aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır.
Rabbim sonumuzu hayr eylesin ve siyonist çeteden hesap sorabilen izzetli yöneticiler islam ülkelerine nasip eylesin.