Musibetler ve Allah’ın gizli adaleti
Korona salgını dünyanın tek gündem maddesi oluverdi.
Dünya’nın gündemini belirlemek için birbirleriyle yarışan müstekbirler, gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüse karşı acze düştüler.
Bir kez daha gördük ki; mutlak muktedir olan Allah (c.c), yeryüzünde ilahlık taslayan, tuğyan eden ve kendilerini yenilmez güç olarak ilan eden zalimleri yarı canlı bir virüsle de hizaya getirebilir.
Bu salgın bir musibet olmakla birlikte aynı zamanda yüce Allah’ın gizli adaletinin tecellisidir.
Musibetler tesadüfi değildir. İnsanların başına gelen bütün musibetler Allah’ın izni ile meydana gelir. “Allah’ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz...” (Teğâbun/11)
Mümin olarak böyle inanmalı, buna göre davranmalı ve yaşananlardan ibretler almalıyız.
Musibetler, bazen imtihan için bazen günahlara kefaret için bazen de adaletin tecellisi için gelirler.
İmam Gazali’nin eserinde geçen ve “Allah’ın gizli adaleti”ni konu alan bu ibret dolu olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hz. Musa (a.s) bir münacatında:
– Ey Rabbim! Bana, kullarına uyguladığın adaletini göster, diye dua etti. Allah’u Teala:
– Ey Musa! Sen atılgan, cesur ve aceleci birisin; sabretmeye gücün yetmez“ dedi. Musa (a.s):
– Senin özel yardımınla sabredebilirim, dedi. Allah (c.c):
– O zaman filan yerdeki çeşmenin yanına git, çeşmenin hizasında, orayı görebilecek bir yere gizlen; kudretime ve gaybî ilmimde sırlarıma bak! Buyurdu.
Musa (a.s) çeşmenin yakınlarındaki bir tepeciğe çıktı ve kendini gizleyerek çeşmede olacakları gözetlemeye başladı.
Biraz sonra çeşmeye bir atlı geldi. Adam atından indi, abdest aldı, suyunu içti. Kuşağına bağlı ve içinde bin dinar bulunan kesesini çözerek yan tarafına koydu. Namaz kıldı. Sonra, acele ile atına bindi; altın kesesini orada unutarak çekip gitti.
Atlıdan sonra çeşmeye küçük bir çocuk geldi; çeşmeden su içti, o esnada altın kesesini gördü, onu alarak gitti.
Çocuktan sonra çeşmeye ihtiyar ve kör olan bir adam geldi; su içti, abdest aldı ve namaz kıldı. O sırada atlı, altın kesesini düşürdüğünü anlayınca geri döndü. Çeşmenin yanında ihtiyar kör adamı görünce hemen yakasına yapışıp ona:
“Ben burada az önce bir para kesesi düşürdüm; kesemi bana ver! Çünkü buraya senden önce başka birisi gelmedi!” dedi. İhtiyar kör:
”Baksana ben yaşlı ve kör birisiyim! Nasıl olur da senin keseni görebilirim?” dedi. Atlı, yaşlı adamın sözüne inanmadı, kızdı; kılıcını çektiği gibi adamı orada öldürdü. Yaşlı adamın üzerinde kesesini aradı ama bulamadı. Atına binip tekrar yoluna koyuldu. Musa (a.s) o an daha fazla dayanamayarak:
“Ey Rabbim! Sabrım tükendi. Ben biliyorum ki sen en adilsin. Acaba bu gördüğüm şeylerin aslı nedir?” dedi. O esnada Cebrail (a.s) geldi ve şöyle dedi:
“Ey Musa! Allah (c.c) şöyle buyuruyor: ‘Ben senin bilmediklerini ve bütün gizlilikleri bilenim. Gördüklerine gelince:
– Keseyi alan küçük çocuk, hakkını ve kendisine ait olan malı aldı. Onun babası bu atlı adamın yanında ücretle çalışan bir işçiydi, ama parasını alamamış, alacakları birikmişti. İşte bu altınlar onun hakkıdır. Bu ihtiyar ise kör olmadan önce atlının babasını öldürmüştü. Bu da onu öldürerek (benim katımdaki) kısası uyguladı. Gördüğün gibi her hak sahibi hakkına kavuştu. Benim adaletim çok gizlidir.”
Evet, her birimiz iç alemimizle danışıp kıssadan çokça hisse çıkarmalı ve yaşanan her gelişmenin Rabbimizin gizli adaletinin tecellisi olduğuna inanmalıyız.