Şeyh Said Kıyamı Manipülasyon ve Gerçekler
1926 yılında Kemalist sistemin uygulamalarına karşı kıyam eden şeyh Said Efendi hakkında o kadar mesnetsiz iddialar ortaya atıldı ki… Bu iddialardan en tutarsız olanlardan biri de kıyamın ruhunu kavramadan meseleyi ırkçılığa hapsetmeye yönelik tutumdur. Şeyh`in davasını Kürtçülükle/İngilizlikle daraltmaya çalışanlar ya resmi ideolojinin ders kitaplarındaki tezviratlarından etkilenmiştir ya da Şeyhin mücadelesini ve hakikati tahrif ederek batıl fikriyata malzeme taşıma çabasındadırlar.
Bundan 92 yıl önce Kemalist rejim tarafından idam edilen Şeyh Said Efendi tarihte en fazla haksızlıklara uğramış insanlardan biridir. Zira Kemalist rejim O`nu ve dava arkadaşlarını Şeriat mücadelesi verdikleri gerekçesi ile idam ettiği halde resmi tarih anlayışında Şeyh Efendi`nin davası ve mücadelesi gâh İngilizcilik iddiaları ile gâh Kürtçülük söylemleri ile manipüle edilmeye çalışıldı.
Bu analizimizde İslami çizgi ile zerre kadar alakası olmayan düşünür siyasetçi ve yazarların şeyh Said kıyamı hakkındaki sözlerini göz önüne koyacağız…
KIYAMIN NEDENİ NEDEN MANİPÜLE EDİLDİ
Şüphesiz Kemalist sistemin, Şeyh Said kıyamını batıya yani Türklere Kürtçü bir isyan olarak lanse etmesi anlaşılabilir bir durumdur. Zira yeni rejim saltanat ve hilafeti kaldırırken halkın reyine başvurmamıştı. Özellikle hilafetin kaldırılması Müslüman Türkler arasında ciddi tepkilere neden olmuştu. Batı kamuoyu kıyamın hangi saiklerle ortaya çıktığını bilseydi şeriat ve hilafet talepli bu kıyam batıda da destek görecekti. Müslüman Türkler destek vermesin diye kıyama İngilizcilik, Kürtçülük etiketi vuruldu.
Şeyh Said niçin kıyam etti sorusuna sosyalist liderlerin, liberal teorisyenlerin, Kemalist yazarların ve yabancı siyasetçilerin verdiği cevap; resmi ideolojinin verdiği cevaptan 180 derece farklıdır… Evet resmi tarihin tezviratı basittir: İngilizler Musul`u almak için böyle bir isyan çıkarttı.
ŞEYH SAİD KIYAMI İÇİN NE DEDİLER
Bir de meseleyi ders kitaplarından okumayan ve dönemi yaşayan Kemalistler ve onların anlatıları var.
Önce Kemalistlerin bu soruya verdiği cevaba bakalım.
Eski Cumhurbaşkanı ve dönemin Başbakanı ismet İnönü: Cumhuriyetin ilanı, cumhuriyetin devlet düzenine getirdiği değişiklikler İstanbul efkârında, basında, pek geniş tepkilere sebep olmuştu. Doğu isyanı bunun bir neticesidir. Hiç şüphemiz yoktu bizim. Memleketin yeni bir siyasi rejime girmesi ve siyasi rejimin üzerinde memleketin bunu kabul etmemiş olduğu şüphesini, ümidini veren geniş bir münakaşa ve propaganda hayatının tesiri. Şark isyanı bunun neticesi olarak çıkmıştı.”
İsmet İnönü bir başka değerlendirmesi kıyamın sebebini daha net bir şekilde ortaya koyar: “Şeyh Said, harekât esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. ‘Hilafet kalkmıştır, din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.` Davaları bu.”
Eski Başbakan Yardımcısı Sadi Koças: “Bu ayaklanmada görülen ve iddia edilen en önemli gerekçe dinî idi.”
İsmet İnönü`nün damadı olan gazeteci Metin Toker: “Şeyh Said bir Kürt lideri gibi davranmaktan ziyade bir karşı ihtilalin ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak hilafet bayrağı idi, şeriat bayrağı idi.”
Mustafa Kemal`in yakın çalışma arkadaşı Cumhurbaşkanı Celal Bayar: Şeyh Said`in 1925`lerde yapmak istediğini Humeyni günümüzde yapmaktadır.
Kemalist gazeteci-yazar Uğur Mumcu: Kürt-Türk çelişkisi söz konusu bile değildi. Çelişki laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı.
Kemalist gazeteci yazar İlhan Selçuk: Şeyh Said ayaklanmasında cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar. Çatışmadaki ‘etnik renk` olayın toplumbilim açısından özünü saptıramaz.
BASIN RESMİ TARİHİN TEZLERİNİ ÇÖKERTİYOR
Resmi tarih o kadar çok ayak oyunu yaptı ki… Sanki bu mesele binlerce yıl önce yaşanmış da, başka kaynaklar yokmuş gibi bir şablon oluşturdu. Dönemin basınına baktığımızda kıyamın gerekçesi bariz bir şekilde ortaya çıkar.
Günümüzde kıyamı Kürtçü veya İngiliz destekli sunma manevralarında bulunanlar lütfedip dönemin gazetelerine bakabilirlerse gözlerinin önündeki sis ve pus biraz daha dağılır. Dönemin gazeteleri, Hâkimiyet-i Milliye, Akşam, Cumhuriyet, Vakit, Yeni Türk, Resimli Gazete, Orak-Çekiç, Vatan, Tanın, Son Saat, Son Telgraf, Tevhid-i Efkar, Toksöz, Sebilürreşad vs. gibi yayın organlarında, Şeyh Said isyanı üzerine çeşitli yorumlar yapılıyordu. Örneğin Türk sosyalistlerinin haftalık yayın organı Orak-Çekiç gazetesi, Şeyh Said ayaklanması ile ilgili yorumunda, şöyle yazıyordu:
“İrticanın başında Şeyh Said var. İrticaya karşı mücadelede halkımız hükümetle beraberdir. Kahrolsun irtica! Ankara Büyük Millet Meclisi`nde müfrit [aşırı] solun tırnakları, kafasına ortaçağ zihniyetine dolamış olan yobazların, gericilerin gırtlağına yapıştı. Mürtecilerin, yobazların sarıkları, kendilerine kefen olacak! Yobazlarıyla, şeyhleriyle, halifeleriyle, sultanlarıyla, kahrolsun irtica ve derebeylik!”
Gazetenin kullandığı pespaye, hakaret dil, neredeyse tüm seküler güçlerin gazetecilikten ziyade hizmete amade bir emir eri şeklinde yayın yaptığını gösteriyor.
Benzer yayınlara dönemin cumhuriyet gazetesinde de rastlamak mümkün.
Kıyam gerekçesine ‘irtica` ismini veren Kemalist ve sosyalist basının İslam dinini kastettiğini belirtmeye gerek yok var mı acaba?
KIYAMIN NEDENİ İÇİN TARİHÇİLER NE DİYOR?
Tarihçi ve ilk Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur: “Şeyh Said gayet dindar bir adammış. Medreseler ve tekkelerin ilgası, şapka giydirileceği şayiası bu adamı heyecanlandırmıştı. İsyan etti. Resmi araştırma asla milli bir Kürt isyanı olmadığını göstermiştir. Ben bunu orada İstiklal Mahkemesi reisliğini yapan Ali Saib`e de sordum. O da `asla Kürtlük meselesi yoktur, sırf dindir´ dedi.”
Tarihçi Cemal Kutay meseleyi resmi tarih ağzının dışında değerlendirir ve kıyamın nedeninin “dini kurtarmak ve bilhassa Osmanlı Halifeliğini yeniden kurmak” olduğunu ifade eder.
Bir başka tarihçi Şevket Süreyya Aydemir de benzer bilgileri paylaşır: “İsyan bir milli hareket, yani Kürtlük, Kürt istiklali gibi sloganlarla değil, `dini kurtarmak, şeriatı kurmak´ gibi dumanlı, sınırları belirsiz tahriklerle başladı. İsyan bir hafta gibi kısa bir zaman içinde bazı vilayetlere yayılmakla beraber, daha ziyade bir `beyler, şeyhler´ isyanı olarak kaldı. Bu sebeple bazı yazarların kullandığı ifadeye rağmen, Şeyh Said isyanını, bir Kürt isyanı olarak vasıflandırmak zordur.”
BATILILAR KIYAM İÇİN NE DEDİ?
“Atatürk, Bir Ulusun Yeniden Doğuşu” kitabının yazarı İngiliz gazeteci Lord Kinross: Şeyh Said aşiretini halifeliğin kaldırılmasına ve ‘Kemalist hükümetin kâfirce siyaseti`ne karşı ayağa kaldırmaya çağırdı.
Temps dergisi adına Türkiye`ye gelen ve 5 yıl burada kalan araştırmacı gazeteci Paul Gentizon: Şeyh Said din adına ‘cumhuriyetin imansız öncülerine` karşı koydu.
Dünyaca ünlü tarihçi Arnold Toynbee: İsyancıların programlarının başlıca maddeleri şeriatı geri getirmek ve hilafeti ilan etmekti.
Kıyamı İngilizlerle ile ilişkilendirmeye çalışanlar acaba İngiliz gazetesi The Times`ın meseleyi hilafet meselesi olarak okurlarına duyurmasına, isyancılar Abdülhamid`in oğullarından Abdürrahim`i gıyaben `halife´ ilan ettiler ve ayaklanma söylenildiği gibi Kürt ulusal hareketi değil, tamamen fanatik bir `dinî´ hareket” ifadesini nasıl değerlendirirler acaba…
Fransa`da yayınlanan haftalık “L`illustration” dergisi “Ayaklanmacılar Ankara`nın `din karşıtı politikasından rahatsızlar ve halifeliğin´ yeniden tesis edilmesini istiyorlar.” İfadeleri ile kıyamın gerekçesini resmi tarih söyleminin dışında okurlarına ulaştırmıştı. Çünkü onlar gazetecilik yapıyorlardı; ideoloji muhabiri değillerdi.
ŞEYH SAİD KIYAM`IN SEBEBİ İÇİN NE DEDİ?
Kıyamın nedeni hakkında merhum Şeyh Said`in de elbette söyledikleri vardı.
Şeyh Said, savunmasında “Kıyamımızın sebebi şeriat meselesi… Hükümet şeriatın bir kısmını kaldırdı. Bunun iadesine sebep olursak sevaba nail olurduk diyordum… Şeriatın hükümleri icra edilmezse kıyam vacip olur. Kitap, kıyam vaciptir diyor, şeriatı icra ettireceksin diyor.” İfadeleri ile kıyamın nedenini son derece net bir şekilde ortaya koyuyor
TARİHİ TAHRİF ETMEYİN!
Şeyh Said Efendinin sözlerine katılırsınız ya da katılmazsınız… Bu ayrı bir konu…
Bir insanın ifadelerine katılmıyorsanız onun sözlerini çarpıtmaya, olmamışı olmuş gibi göstermeye, olayın gerekçesini rayından çıkarıp sabote etmeye hiçbir insanın hakkı yoktur. Tarihi tahrif edenler sadece hakikati değil; geleceği de tahrif etmeye çalışmışlardır.