• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Sosyal medya özellikle de facebook çok hızlı bir şekilde, hatta biraz da kontrolsüzce hayatımıza girdi. Öyle ki dünyada 2 milyara yakın facebook kullanıcısı var. Bu kullanıcılardan biri de muhtemelen sizsiniz.

Peki, sosyal medyanın özellikle de facebookun şahsiyetimizi, kültürümüzü, din anlayışımızı değiştirdiğine dair bir söz kullansam çok mu iddialı bir söz olur?

Mesela sosyal medya yanlış kullanımının küstahlaştırıcı bir yönünün olduğunu, kişiyi had bilmez bir çizgiye sürüklediğini ifade etsem sanırım çok kişi yaşadığı örnekler üzerinden hak verecektir bu ifadelere.

Sosyal medya da diğer aletler gibi bir alet… O aleti yerinde, ustaca ve Müslümanca kullanamadığınız zaman aletin elinde alet olursunuz.

Müslüman birey mutlaka kendisine şu soruyu sormalıdır: “Ben neden sosyal medya kullanıyorum?”

Evet, dürüstçe cevap verilirse zor ve önemli soru…

Soruya herkes kendince cevap verecektir.

Bir başka önemli soru da şu: Sosyal medya hastalıkları size de bulaşıyor mu?

Eğer sosyal medya hastalıklarını yeni duyduysanız konuyu açalım.

Mesela ucb/beğenilme duygusu, bir sosyal medya hastalığıdır. Kullanıcı az biraz popüler olmuşsa burnundan kıl aldırmaz bir (h)aleti ruhiyeye dönüşebilir. “kişinin kendini dokunulmaz ve eleştirilmez” ilan etmesi diye de özetleyebileceğimiz “ucb” hastalığının pençesine düşen hasta zaten her durum ve şartta haklı! olduğu için nezaket dahilinde yapılan bir uyarıya bile tahammül edememektedir.

Ucb hastalığının bir üst basamağına “Kibir” diyoruz. Sosyal medya kullanıcısı(ya da diğer deyimle hasta) artık kendisinden daha becerikli, daha zeki, daha Müslüman kimsenin olmadığına inanacak bir çizgiye(diğer bir deyimle çukura) iyice yanaşmıştır. Herkes yanlıştadır, herkes hata yapmaktadır ve herkes ufuksuzdur!

Bu âlemdeki ana problemlerden bir diğeri ise binlerce yıllık örfümüz, töremiz olan büyük-küçük ilişkisinin darmadağın olmasıdır. Zira sosyal medyada(özellikle de facebookta) herkes ayna yaşta! Oysa sosyal medya kullanıcısı İslami bir endişe içinde ise herkes ile aynı yaştaymış gibi bir tavır içinde davranamaz, büyüğünü küçüğünü bilmek zorundadır.

Sosyal medyadaki bir başka hastalık demeyeyim ama problem özel hayatın mahremiyetinin sokağa inmesi. Mahremiyet olgusu kişiden kişiye değişebilir öz olarak şunu ifade edebiliriz: “sadece size ait olması gereken bir şeyin başkasının eline geçmesine, bakışına hedef olmasına rıza göstermek doğru bir davranış değildir.”

Günlük hayatta daha az karşımıza çıksa da sosyal medyada insanlar hesap-kitap-kul hakkı yokmuş gibi davranarak farkında olmadan seküler bir çizgiye evrilmektedir. Söylemsel bazda en kallavi şeriatçı bile sosyal medyada karşıdakine iftira atabilmekte, dilin kemiği yok sözünü referans alırcasına iz`andan uzak davranabilmekte maalesef.

Bana ayrılan köşe bundan fazlasını yazmaya müsait değil. Tüm bunlara rağmen sosyal medyanın olumlu yanları yok mu?

Elbette var. O da haftaya kalsın…