• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Evet-hayır söylemlerinin otoriterleşme iddiaları ile birlik olup havada uçuştuğu bir dönemde CHP`nin otoriterleşmeye ne kadar karşı olduğunu anlamak için tarihin tozlu sayfalarında kısa bir gezinti yaptım. Demokrasinin yılmaz bekçisinin(!) geçmişte ülke için pek demokrat olmadığı bilinir; belki de parti içinde ultra bir demokrasi işleyişi vardır diye bir umut, baktım CHP`nin tarihine…

O zamanki adı ile Halk Fırkasının 1923 tarihli Nizamnamesi`nde bir de ne göreyim… Bu tüzüğün 18. ve 19. Maddelerine göre, Umumi Reis (Genel Başkan M. Kemal) hem Büyük Kongre`nin Fırka Divanı`nın, hem TBMM`deki Fırka Grubu`nun hem de Umumi Heyeti İdare`nin doğal başkanıymış. Parti adına konuşma yetkisi yalnızca Genel Başkan`a aitmiş. Genel Başkan, bu konuda gerekli görürse, partide diğer bazı kişilere de vekâlet verebilirmiş.

1927`de tüzük değişikliğine gidiliyor. 6. madde aynen şöyle: “Cumhuriyet Halk Fırkasının umumi reisi,  Fırkanın banisi(kurucusu) olan Gazi Mustafa Kemal Hazretleridir”. Hani partili cumhurbaşkanı tartışmaları sürüp-gidiyor ya… İşte bunun temellerini 6.madde ile meğer CHP atmış. Zira o dönemde Cumhurureis olan M. Kemal aynı zamanda CHP`nin de umumi reisiymiş…

Devam edelim…

1931`deki tüzük değişikliğinde Mustafa Kemal partinin daimi(değişmez) Genel Başkanı yapılıyor. Yani ölse de Genel Başkan O`dur. Nitekim yaşlı CHP`lilerin CHP için kullandığı “Atatürk`ün Partisi” sözü aleladede bir slogan değil; meğer tüzüğe uygun bir sözmüş.

Diyeceksiniz ki ya İnönü dönemi…

Mustafa Kemal 1938`de ölünce daimi (Değişmez) genel başkanlık vasfı 45 gün sonra İnönü`ye veriliyor. Belki de kırkının çıkmasını beklediler. 26 Aralık 1938`de kabul edilen tüzüğün 4.maddesine göre “Değişmez Genel Başkan”,  ancak  Ölüm,  görev yapamayacak kadar hasta olması ve istifa” durumlarında değiştirilebilir. Bu üç durumdan biri gerçekleştiğinde, Büyük Kurultay olağanüstü olarak toplanacak ve “yeni bir Değişmez Genel Başkan”  seçecekti. Düşünebiliyor musunuz Genel Başkan beceriksiz de olsa, yönetemeyen biri de olsa hiç kimse onun karşısına çıkıp “ben adayım” diyemiyor. CHP`nin “değişmez genel başkanlık” politikası resmiyette 1946 yılına kadar sürdü, fakat gayrı resmi olarak Bülent Ecevit, 1972`deki genel başkanlık seçimlerini kazanınca sona erdi.

Evet, otorite karşıtı CHP`nin demokratikleşme süreci bu.

1923 ile 2017 yılları arasında CHP`nin kaç Genel Başkanı oldu diye araştıracak olursak (parti içindeki fetret dönemlerindeki emanetçi genel başkanları saymazsak) topu topu 5 kişi ediyor. Türkiye`nin en eski partisi, 94 yaşında ama velev ki 1946`da kâğıt üzerinden kaldırılmış olsa bile “Değişmez Genel Başkanlık” prensibinden dolayı sadece 5 genel başkanları olmuş. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu… Evet, CHP`nin tüm tarihi 5 kişi ile sınırlı.

13 yaşındaki AK Partinin 4; 4 yaşındaki HÜDA PAR`ın 2; 16 yaşındaki Saadet Partisinin 5 genel başkan görmüş olmasını göz önüne alırsak 94 yılda (birkaç aylık emanetçi genel başkanlar hariç) sadece 5 kişinin bir partide genel başkanlık koltuğuna oturabilmiş olması başlı başına bir fecaattir.

Tarihi bu şekilde 5 kişi ile sınırlı olan bir partinin “diktatörlük karşıtı” söylemleri kamuoyuna bir etkide bulunur mu? Hiç sanmıyorum.

Referandumda elbette herkes vicdanına göre hareket edecek, kimi “evet” kimi de “hayır” diyecek. Lakin “hayır” blokunun başını çeken CHP`nin Partili Cumhurbaşkanı fikrinin asıl sahibi olduğu gerçeği unutulmamalıdır.