Kürtlerin Sanata Hiçbir Katkısı Olmamıştır!
Milli eğitim bakanlığı yeni bir müfredat hazırlığında…
Yeni müfredata nelerin ekleneceğini, nelerin çıkacağını şimdilik bilmiyoruz ama çalışmalar sürüyor.
Müfredatın bin yıllık kardeşliğimize hizmet etmesi gerektiğini düşünüyorum. Siyasilerin ve kanaat önderlerinin sıklıkla dile getirdiği ama tarih kitaplarına sirayet edemeyen Türk-Kürt kardeşliğinin kitaplarımıza da yansımasının zamanı gelmiştir.
90 yıldır hep “Bin yıllık kardeşiz” diyoruz ama Sanat Tarihi Kitaplarımızda Roma sanatı var, Eski Mısır uygarlığının sanat anlayışı var ama Kürt sanatı yok. Kitaplarımıza bakan biri “Kürtlerin tarih boyunca sanata hiçbir katkısı olmamıştır” diye düşünür herhalde!
Üniversitelerimizde Grek Kültür ve Uygarlık Tarihi var, Lidyalılar var, Elamlılar, Babiller, Fenikeliler var… Yani tarihten silinmiş kavimler var ama Kürtler yok!
Keza eğitim dünyamızda yüzlerce yıl bu toprakları işgal etmeye çalışan, Çanakkale önlerinde dünyanın dört bir yanından getirdikleri insanlarla dostluğunu(!) gösteren İngiliz dili ‘mecburi` var; Alman liseleri var, Fransız, Amerikan kolejleri var ama Kürt Dili ile ilgili tek uygulama ‘seçmeli` ders… (o da daha yeni yeni)
Tarih kitaplarımızda Frenklerden Gotlara; Vandallardan Hititlere kadar herkes var; ama ‘Kürt yok, ama Zaza yok, ama Çerkez yok…`
Kürd adı milli varlığa zararlı cemiyetler açıklanırken sadece bir yerde geçer; Kürt Teali Cemiyeti. Onlarca yıl Kürd`ün olmadığının propagandasını yapan akıl, zararlı cemiyetleri açıklarken birdenbire Kürd`ün varlığını kabullenir her nedense. Yaptıkları “algı operatörlüğü” idi ve işte bu algıdan dolayı özellikle ülkenin bir kesiminde Kürt eşittir zarar o da eşittir ihanet şeklinde bir zihinsel mekanizma oluşturuldu. Bu mekanizmanın tetiğinin kırılma zamanı geldi de geçiyor.
Ya da Çerkezler kimlerdir desek bu ülkede en kallavi aydın bile susar. Çerkezler diye bir halkın varlığı görmezden gelinir ama İnkılap tarihinde “ihanet ile suçlanan Ethem” her nedense milleti ile illiyet bağı kurularak “Çerkez Ethem” diye anılır.
İslam tarihinden bahsedilirken Araplar hakkında neredeyse hiçbir bilgi verilmez ama I. Dünya Savaşı anlatılırken Şerif Hüseyin bahane edilerek tumturaklı cümlelerle kullanılır. Neymiş? Araplar bizi arkadan vurmuş!
Yeni kurulan ulusçu paradigma Kürd`ü, Çerkez`i, Arab`ı hain kavimler olarak bilinç altına itti ve “Türk” dışında her şeyin üzerinden buldozer gibi geçti. Kendisine devlet kurdurulan zihniyet Türk`e hain diyemeyeceğine göre Türk`ün de içini boşaltmalı idi. Projelerini başarı ile uyguladılar. İslam ile varlığı şekillenen Türk`ün özellikleri İslam`dan kopartılıp, kendisine “kudret” kaynağı olarak “kan” pompalandı. “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Müslüman Türk`ün İslam ile şekillenen şan ve şeref tarihi yerine İslam öncesi Türk devletleri, Türk örfü (ayrıntılı bilgiler olmadığı halde) detaylandırılmaya çalışıldı. Müslüman Türk`ün üstüne İslam öncesi Türk birlikleri gönderildi. Müslüman Türk uzun bir süre bu saldırıların altında inim inim inlerken zafer kazandığı hissine kapıldı ve “ırkçılık” mikrobu başarılı bir şekilde Müslüman bedene yerleştirildi.
Kemalist eğitim politikalarının özeti şu: Kürt yoktur (Varsa da haindir), Çerkez yoktur(varsa da haindir) Arap vardır(fakat bizimle bir ilişkisi yoktur).
Kemalist paradigmanın bölücülük üzerine kurduğu bu politika acilen kaldırılmalı ve bin yıllık kardeşliğimize uygun bir müfredat hazırlanmalıdır. Hainlerin kahraman; kahramanların hain sayılmasına alışkınız amma velakin halkların hedef tahtasına oturtulması “bin yıllık kardeşleriz” tezine ihanetten başka bir şey değildir.