Renkler, partiler ve seçim
İki- üç yaşındaki çocukların resim yapmasına benziyor Türkiye siyasetinin ve siyasetçisinin son hali.
Renkler karman çorman…
Çocuğun parmak kasları gelişmediği için renkleri birbirine karıştırması ve resmi allak bullak etmesi anlaşılır da peki siyasetçilere ne demeli.
Eskiden 5 renk vardı Türkiye siyasetinde.
Turkuaz diyelim MHP’ye… Evet, eskisi kadar Türkçülüğü keskin bir dilde dile getirmese de (Kürt yoktur demese de) Devlet Bahçeli’nin geçen aylarda ifade ettiği gibi hâlâ Türkçü, hâlâ milliyetçi, hâlâ devletçi… Zaman onu değiştiremedi.
Türk kırmızısı idi CHP… Kemalist, ‘laiklik elden gidiyor’cu safta idi. Vatandaş açlıktan ölse dahi CHP için gündem laiklik ve Mustafa Kemal’in büstleri olurdu. Değişti CHP… Artık eskisi gibi laikçi değil. Başörtülülere rozet takan, ekonomi üzerinden muhalefet üretmeye çalışan, parti içi dengelerin azizliğine sık sık uğrayan; ama Erdoğan’ı devirmek için seküler milliyetçi İYİ Parti’ye de İYİ diyen, CHP’ye de İYİ diyen, Saadet’e de İYİ diyen bir CHP var. “CHP’de yaşanan şeye değişim mi demeliyiz yoksa Erdoğan yenilsin de baldıran zehiri içmeye hazırım” çizgisi mi demeliyiz, son kararı okuyucuya bırakıyorum. Görünen O ki CHP pembesine kadar kırmızının tüm tonlarını bünyesinde barındırmaya devam ediyor.
Geçmişteki AK Partiyi tek bir renk ile açıklamak sosyolojik olarak imkansız gibi. Bundan dolayı gökkuşağı diyorum geçmişteki AK Parti’ye… Sistem ve ABD/AB karşıtı şeriatçıdan, AB/ABD yanlısı liberallere, 2. Cumhuriyetçilerden demokratlara, dindar Kürtlerden, milliyetçi Türklere kadar pek çok rengin birbirine karışmadan varlığını sürdürdüğü bir parti idi. Bugünlerde gökkuşağında biraz yeşil (İslamcılık) çok fazla turkuaz (milliyetçilik) kaldı. Elbette bu renklerin ayrılmasında yaşanılan 17-25 Aralık’ın 15 Temmuz’un ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin etkisi vardır. Lakin bu değişim sadece bunlarla açıklanamaz. Hülasa şu an bir gökkuşağı yok.
HDP aslında kızıl başlayan bir geleneğin renkten renge büründüğü; ama son kararı yine kızıl rengin verdiği bir parti. Gün geldi Altan Tan, Hüda Kaya ve Ayhan Bilgen ile aslında içimizde yeşil de var demeye getirdi, gün geldi Kürt Kızılı ile Türk kırmızısı iç içe karıştı. Bir bakıyorsunuz LGBTİ’nin moru baş gösterdi, bir bakıyorsunuz çukur siyasetinin kan kızılı… Hülasa çok renkli bir parti; ama çeşitlilikten değil; zaman ve zeminin şartlarından kaynaklı bir renklilik. Ama unutmayalım! Son kararı kızıl verir.
İyi Partiyi şu an bir renkle açıklamak zor. Zira daha ne olduklarını anlamış değilim. CHP ve MHP’nin karışımı gibi bir partiyi andırıyorlar.
Biraz Atatürk, biraz Türklük…
Seçime giren bir başka parti de Saadet Partisi… Eskiden yeşil bir parti idi. Merhum Erbakan gibi bir dahi ile yeşil o dönemde tüm renkleri bastırırdı. Oy vermese bile seçmen, Merhum Erbakan’a hürmet gösterirdi. Çünkü Erbakan Hoca, yeşilde sabit kaldı, diğer renkleri inkâr etmedi; ama yeşil olduğu için de küçüklük kompleksine girmedi. Hatta gurur duydu rengiyle… Lakin gelinen süreçte Saadet Partisi’nin saf yeşil kaldığı tartışılabilir. AK Partinin aday göstermediği kişileri aday göstererek adil bir düzen gelir mi, emin değilim? Hele bu son seçimde artık adayın Milli Görüş kökenli (yeşil) olup-olmaması hiç önemsenmiyor. Yeter ki seçimi kazanayım düşüncesi Saadet Partisinde de egemen olmuş!
Hülasa en başa dönelim… Renkler birbirine karıştı. 31 Martta net bir resim çıkmayacak