• DOLAR 34.649
  • EURO 36.603
  • ALTIN 2938.45
  • ...

Başlatılan operasyon furyasının İstanbul ayağında gözaltına alınan ve cezaevine gönderildikten sonra çıkarıldıkları ilk mahkemede tahliye edilen Doğruhaber gazetesi yazarları Fikret Gültekin, Mehmet Eşin, Sait Şahin ve arkadaşlarının serbest bırakılmasının yankıları hala sürüyor.

Kimi gazete, televizyon ve internet siteleri bu tahliyeleri "sabote etmek" istediği için ya da tahliye edilenlerin mensubu olduğu davaya karşı "kindar" oldukları için okuyucularına farklı bir şekilde yansıtmaya çalıştılar.

"Basın özgürlüğü" çerçevesinde "doğru haber" ve "ahlaki ölçüler" dikkate alınarak yapılan haberlere, eleştirilere, yorumlara ve analizlere diyecek bir şeyimiz yok!

Herkes bu konuları konuşabilir, yazabilir, tartışabilir... Yeter ki okuyucu doğru bir şekilde bilgilendirilsin; "yalan" ve "yanlı" haberler ile karşılaşmasın.

Bu düşünce ile "ahlaki ölçüler" dikkate alınarak görevini yerine getirmeye çalışanlara eyvallah!

Ama eğer ki yaptıkları haberlere, yazdıkları analizlere yalanın yanında, bir de iftira, karalama, zan altında bırakma gibi "iğrenç hasletleri" de katarlarsa; o zaman basın özgürlüğü sınırları içerisinde diyecek bir kaç kelamımız var demektir.

Her ne kadar bu gibi yalan ve iftira dolu haberleri yayınlayan gazete, televizyon ve internet sitelerinin zihniyetlerini, ideolojilerini, kimlere hizmet ettiklerini ve geçmişlerini "çok iyi" biliyor olsak da, yine de birkaç kelam edelim.

Maşallah! Adının ilk kelimesini "özgür"lükten alan malum zihniyetin özgürlükçü (!) gazetesi, çarpıtma haber konusunda o kadar hızlı ki, kimse hızına yetişemiyor.

Manipülasyona ve dezenformasyona dayalı haberleri "basın özgürlüğü" adı altında halka sunuyor.

Kürt halkının kardeşliğinden dem vuruyor; ama eline kalem ve kitaptan başka bir şey almayan Müslüman Kürt yazarları, mahkemece serbest bırakılmalarına rağmen "sinir bozucu" ve "sınırları zorlayıcı" bir manşet ile suçlu ilan ediyor.

BDP`li bazı siyasetçilerin örgüt ile bağlantılarının olduğu iddiasıyla gözaltına alınmalarını bahane ederek, suçsuz oldukları ispatlanan insanlara olmadık suçlar isnat ediyor.

Dokuz aydır cezaevinde bulunan ve çıkarıldıkları ilk mahkemede tahliye edilen Doğruhaber gazetesinin yazarlarını "kontra" ve "tetikçi" diye göstermeye çalışıyor.

İslami camianın son yıllardaki "legal" çalışmalarından rahatsız olmuş ki, yıllardır tekrarladıkları aynı nakaratları bir kez daha tekrarlıyor.

Önder kabul ettikleri liderlerinin devletin derin efendileriyle boy boy çıkan resimlerini görmezden gelip, İslami camianın pak ve temiz fertlerini devlet ile işbirliği içerisinde göstermeye çalışıyor.

İdeolojisini sürdürdüğü örgütün "kanlı" cinayetlerine, "vahşi" saldırılarına, "kirli" işbirliklerine, "sapık" düşüncelerine, "bozucu" ve "boğucu" söylemlerine karşı sağır sultanı oynayıp, 90`lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetleri gündeme getiriyor.

Müslüman Kürtlerin yıllardır sistemin eliyle uğradığı zulümleri yok sayıp, kanun değişikliğinden serbest bırakılan bazı Hizbullah üyelerini sanki AKP ile anlaşılarak serbest bırakıldığını yazarak, vicdanlı insanlara adeta "bu kadar da olmaz yahu!" dedirtiyor.

Anlayacağınız "sinsi medya" aynen bildiğimiz gibi... İftiracı, işbirlikçi, ispiyoncu, dayatmacı, sinir bozucu, baskıcı ve yasakçı tutumundan vazgeçmiyor.

Şahsen eski tarihlerde yayınladıklarını "yeni haber" diye okuduğumda, ister istemez şunu diyorum; "Şeref abidesi olarak yaratılan insanoğlu bu kadar da `derewkar` bu kadar `bêxîret` olur mu, izan ve insaftan bu kadar uzak kalabilir mi?"

Haksız mıyım sizce...

Muhammet Şerif / Doğruhaber