• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Daha öncelerde "İslamcı" şimdilerde "özgürlükçü" diye bilinen Altan Tan`ı tanırsınız. 12 Haziran`da yapılan genel seçimlerde, BDP öncülüğünde kurulan demokrasi ve özgürlük bloğu adayı olarak, Diyarbakır`dan milletvekili seçilmişti.

Seçilmesinden kısa bir zaman sonra, belki de bloğa ayak uydurma adına sağa sola laf yetiştirmeye, ülke yöneticilerini sert bir dille eleştirmeye ve iktidar partisinin bazı milletvekillerini malum örgüte şikâyet etmeye kadar uzanan açıklamalar yapmıştı.

Şimdilerde ise yaptığı son açıklaması konuşuluyor. Hani, PKK tarafından Siirt`te öldürülen dört genç kız olayından sonra yaptığı "kurşun mutlaka adres sormalıdır" açıklamaları...

Altan Tan, Taraf gazetesinde yayınlanan açıklamasının bir bölümünde şunları dile getiriyordu; "Kurşun mutlaka adres sormalıdır. Adres sormayan kurşun katildir. Adres sormayan, soramayan her kurşun teröristtir..." Tabi açıklamanın öncesi de var, sonrası da... Biz sadece bu kadarıyla yetinelim ve PKK`nin adres şaşıran (!) kurşunuyla yaşamını yitiren hamile kadın ve iki çocuğu olayına geçelim.

Batman`da PKK`li teröristler ile polisler arasında çıkan çatışmada iki sivilin hayatını kaybettiğini, hayatını kaybedenlerden birinin 8 aylık hamile Mizgin Doru, diğerinin ise 3 yaşındaki kızı Sultan Doru olduğunu, sekiz aylık bebeğin ise yoğun bakıma alındığını, iki gün sonra da yoğun bakımdaki bebeğin tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını televizyon ve internet sitelerinden öğrendik. Vicdan sahibi bir beşer olarak anne ve kızının hayatını kaybetmesine üzüldük, ama anne karnında terör ile tanışan bebeğin kurtarılamadığına daha çok üzüldük.

Üzüldük! Çünkü olan, daha dünyaya gözlerini açmamış melek ruhlu "bebek"lere oluyor; erkek evlat hasretiyle yanıp tutuşan "mizgin"lere oluyor; geleceğe dair bin bir hayalleri olan "sultan"lara oluyor; iki evlat acısını, eş acısını ve kahrolası terörün verdiği kapanmaz acıyı bir anda yüreğinin derinliklerinde tutuşmuş bir köz gibi hisseden "baba"lara oluyor. Yani, anlayacağınız olan masum, mazlum ve iki ateş arasında kalan halk(lar)a oluyor.

Şimdi, masum ve mazlum insanlar adına PKK`ye ve PKK zihniyetindekilere şunları söylemek istiyorum.

Öncelikle Batman ve Siirt gibi Kürt illerinde işlemiş olduğunuz sivil katliamlardan başlayalım. Siirt`te öldürdüğünüz 4 genç kızın ve Batman`da katlettiğiniz 8 aylık hamile annenin, 3 yaşındaki kızının ve anne karnındaki masum bebeğin ne suçu vardı?

Kamuoyunca da aşikârdır ki, yıllardır halka vermediğiniz zarar kalmadı. Halka her türlü zulmü reva gördünüz. Silahsız ve masum insanlara, uzun namlulu silahlar ile saldırmaya imtina etmediniz. Sizin gibi düşünmeyen insanları hain ilan edip, onları düşman gördünüz. Kürt çocukların bilinçlenmesi için batıdan gelip eğitim veren memurları kaçırarak tehdit ettiniz, hala da kaçırıyorsunuz.

Yollara mayınlar döşeyerek; Kürt, Türk, Çerkez, Arap vs. farkı gözetmeden bekleyenleri olan insanları öldürdünüz. "Düşmanımın dostu da/eşi de/çocuğu da düşmanımdır" düşüncesiyle, kadın çocuk ayırımı yapmadan katliamlar gerçekleştirmeye devam ettiniz.

İslami hassasiyet sahibi kişi, kurum ve derneklere karşı işlediğiniz kabahatler, attığınız mesnetsiz iftiralar, kabul edilemez karalamalar, sabrı zorlayan saldırılar, bıçağı kemiğe dayandıran davranışlarınız ise saymakla bitmez.

İşlediklerinizle öyle bir hale geldiniz ki...

Artık sürekli hedefi şaşırıyorsunuz. Oysa her fırsatta güçlü ve büyük (!) bir örgüt olduğunuzu söylüyorsunuz. Büyüklüğünüz ve güçlülüğünüz nerede? Yoksa gücünüzü genç kızları, hamile bayanları, anne karnındaki masum bebekleri, camide Kur`an dersi gören çocukları, Allah`ın emri gereği örtünenleri öldürmekten mi alıyorsunuz, söyler misiniz Allah aşkına?

İnanın işlediğiniz bu sivil cürümlerle, Kürt halkına dayatmaya çalıştığınız batıl ideolojilerle, Kürtleri İslam`dan uzaklaştırma projelerinizle, izlediğiniz yanlış yol ve yöntemlerle, bilhassa adres sormayan terörist kurşunlarınızla hayatını kaybeden masum insanlar yüzünden; özelde Kürt halkının genelde de tüm vicdanlı insanların nefretini ve düşmanlığını kazanıyorsunuz.

Şunu bilmeniz gerekir ki, düşmanı halk olan her oluşum kaybetmiştir, kaybetmeye de devam edecektir. Apoist zihniyetinizden vazgeçmedikçe, sizler de kaybedeceksiniz. Düşman olarak gördükleriniz de kaybedecektir. Kazanacak olanlar/galip gelecek olanlar, yalnızca Allah`ın taraftarları olacaktır. Göreceksiniz...

Can boğaza gelmeden, imkânlar tükenmeden ve fırsatlar bitmeden gerçekleri görüp doğru yaşayanlardan olmak dileğiyle…

Allah`a emanet olun.

Muhammet Şerif / Doğruhaber