• DOLAR 34.648
  • EURO 36.601
  • ALTIN 2938.126
  • ...

Yaşadığımız zamanda, İslami bir hayatı eksiksiz ve noksansız bir şekilde sürdürebilmek bazı durumlarda zordur. Karşılaşılan durumlarda sonuç ne olursa olsun İslami kaide ve kurallara göre hareket edildiğinde, İslam`ın güzellikleri ve zenginlikleri görülecektir. Bu güzellikler ile tanışan bir insan, artık ne ile karşılaşırsa karşılaşsın onun için hiç bir şey fark etmeyecektir. Karşılaştığı zor durumlardan sonrada İslam`ın güzelliklerinden olan sabrı kuşanırsa, artık o insan dünya ve ahirette huzur ve saadeti yakalamış bir Müslüman olacaktır.

Müslüman bir şahsiyetin sıkıntı ve zorluklar ile karşılaşması doğal bir durumdur. Allah`a mutmain bir kalp ile iman etmiş bir Müslüman bilir ki, dünyaya gönderiliş amacı imtihandır. İmtihanda birçok durum ile karşılaşılacaktır. Bunlar; bazen fakirlik, hastalık, zindan, muhacerat, cihad, şehadet... vs gibi durumlardır. Bazen de zenginlik ve elde fazla olan imkânların kullanımı iledir. İşte Allah`ın rızasını düşleyen bir insan bunlardan hangisi ile imtihan edilirse edilsin, ikisinde de hedeflediği amacına ulaşacaktır.

Müslümanların yol göstericileri olan Peygamberlerde birçok musibetle imtihan edilmişlerdir. Onlarda fakirlik, yokluk, hastalık, hicret, esaret, şehadet gibi durumlar ile karşılaşmışlardır. Bu zor ve çetin durumlarla karşılaşan Peygamberler, imtihanlarını en iyi şekilde vermişlerdir. Beraber yaşadıklarına ve kendilerinden sonra İslam bayrağını dalgalandırmak isteyenlere güzel bir örnek teşkil etmişlerdir. Onların musibetlere karşı sabırlı olmaları, Müslümanların gücüne güç katmış, müstekbirlerin saltanatlarının yıkılacağının müjdecisi olmuştur.

Peygamberlerden sonra, musibetlerin en ağırı ile onların yolundan giden muvahhitler karşılaşmışlardır. O muvahhitler ki, bazen ateş çukurlarına atılmakla, bazen başları testereler ile vücutlarından ayrılmakla, bazen yıllarca zindanlarda hapsedilmekle, bazen saatlerce yakıcı güneşte üzerlerinde taş olduğu halde bekletilmekle ve bazen kendi memleketlerinden zorla çıkarılmakla imtihan edilmişlerdir. Her ne ile karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, onlar da Peygamberlerin gösterdiği sabrı göstermişlerdir.

Dün Müslümanlara yapılanlar, aynen bugün de yapılıyor

Yıllar önce de Müslümanlar ateş çukurlarına atılıp yakılıyordu, şimdi de Müslümanların dernekleri ateşe verilip yakılmak isteniyor. Yıllar önce de Müslümanlar hain ve kalleşçe şehit ediliyordu, şimdi de Müslümanlar alçak ve namertçe şehit ediliyor. Yıllar önce de en güzel insan(lar) taşlanıp hakarete uğruyordu, şimdi de kardeşlerinin taziyelerine giden mustazaflar taşlanıyor.

Yıllar ne kadar geçerse geçsin, Müslümanlar için hiç fark etmemiştir. Daima Müslümanlar zulme, haksızlıklara, saldırı ve katliamlara uğramışlardır. İftira ve karalamalar ile karşılaşmışlardır. Mağdur edilmiş ve mahrum bırakılmışlardır. Ezilmiş ve hor görülmüşlerdir. Yani Müslümanlar daha önce de mustazaftılar, şimdi de mustazaftırlar. Daha önce de yalnızdılar, şimdi de yalnızdırlar. Daha önce de küfür ehli onlara düşmandı, şimdi de hepsi düşmandırlar. Daha önce de İslam davası için en iyilerini feda etmişlerdi, şimdi de en iyilerini feda ediyorlar.

Geçen zaman Müslümanların aleyhine geçiyor görünse bile, aslında hiçte öyle değildir. Hayatını kaybeden değerler Müslümanların nazenin fertleri oluyorsa bile, asıl kaybedenler onlar değildir. Yürekleri yanan eşler, anneler, babalar, çocuklar ve fenafil cemaat sırrına erenler oluyorsa da, kaybedenler onlar değil, asıl kazananlar onlardır. Yapılan onca haksızlık, saldırı ve karalamalara rağmen; itidalli davranan, sükûneti elden bırakmayan, olgun beyanatlarda bulunan, bıçak kemiğe dayanmadıkça sabredeceğiz diyen ve bıçak kemiğe dayanmasına rağmen yine de sabreden Müslümanlar oluyorsa da, kaybedenler onlar değil, asıl kazananlar onlardır.

Mazlum ve mustazafların hamisi o Müslümanlar ki; kendini bilmez mürtetlerin düştüğü yanlışlığa düşmeyip derin güçlerin ekmeğine yağ sürmeyen, mazlum coğrafyanın mağdur edilmişlerinin daha fazla mağdur olmaması için yaraya tuz basan, boş-batıl sözlerin (apo`nun Kürtlerin -hâşâ- peygamberi olduğu söylemi) karşısında canları pahasına doğruları haykıran ve büyük saltanatın sahibi Allah-u Teâlâ`nın taraftarları, liderleri Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselamın`ın sevdalıları olanlardır. İşte bu yüzden; izzeti, şerefi, galibiyeti ve üstünlüğü elde edecek olanlar, elbette Allah`a iman etmiş müminler olacaktır.

"Asıl izzet -şeref ve üstünlük- Allah`ın, Allah`ın Peygamberinin ve Allah`a iman eden müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler." (Munafikun/8)

Şeref ve üstünlüğü elde edenlerden olmak dileğiyle...

Allah`a emanet olun.