Emperyalist tahakkümün sona ermesi
Kapatılan Mustazaf Der tarafından 2009 yılında, Mart ayının üçüncü haftası Mustazaflar Haftası olarak ilan edilmişti. O tarihten bugüne, belirlenen haftada çeşitli etkinlikler düzenleniyor ve etkinliklerde zulümlere maruz kalan dünya mustazafları anılıyor. İçinde bulunduğumuz Mustazaflar Haftası münasebetiyle bizler de mazlumların yaşadıkları acıları gözler önüne serecek ve zalim ve diktatörleri de yaptıkları zulüm ve katliamlardan dolayı lanetleyeceğiz.
Tarihe baktığımızda güç ve iktidar sahibi diktatörler, güçsüz ve ezilmiş insanlara her türlü zulüm ve baskıyı yapmışlardır. Kimi zaman top ve tanklarla, kimi zaman işkence ve idamlarla, kimi zaman da kimyasal silahlar ve toplu cezalandırmalarla masumları acımasızca katletmişlerdir. Zulümde sınır tanımayan diktatörler kimi zaman Pol Pot, kimi zaman Stalin, kimi zaman Miloseviç, kimi zaman da Saddam Hüseyin olmuşlardır. İsimleri, memleketleri ve yaşadıkları zaman değişik olsa da ortak özellikleri yapmış oldukları zulüm ve katliamlardır.
Mazlum ve mustazaflar 1988’de Halepçe’de, 1992’de Hocalı’da, 26 Haziran 1992’de Susa’da, 1995’te Srebrenitsa’da, 2003’te Irak’ta ve kimi zaman da Arakan’da, Çeçenistan’da, Suriye’de, Cezayir’de, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Yemen’de, Filistin’de ve dahi birçok mazlum coğrafyada hunharca katledilmişlerdir. Geçmişte yaşanan bu zulümler ne yazık ki günümüzde de yaşanıyor. Mazlumlar dün olduğu gibi bugün de zalimlerin zulümleriyle karşı karşıya kalıyor. Mazlumlar dün Halepçe’de kimyasal gazlarla katlediliyorken, bugün de İdlib’te aynı yöntemlerle katlediliyorlar.
Yemen’de yiyecek bir parça ekmek bulamadıkları için gün gün eriyen insanlar hayatlarının en acıklı dramını yaşıyor. Suriye’de bombardımandan dolayı evleri başlarına yıkıldığı ve sığınabilecekleri bir liman bulamadıkları için yollara dökülen ve Akdeniz’in soğuk sularında boğulan masumların yaşadıkları acının tarifini yapmada kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Bu zulüm ve acılardan dolayı dünyanın birçok yerinde mazlumların yürek yakan feryatları duyuluyor. Müslümanların sayıca çok olduğu bu zamanda bile Âlem-i İslam, mustazafların yaşadığı zulüm ve acıların son bulması için ciddi bir çözüm bulamıyor. Müslümanlar, neden mazlumların duçar kaldığı zulümlerin son bulması için mutlak çareler bulamıyor? İnsanlık ailesinin geleceğini düşünen ve ümmetin vahdetini arzulayanlar neden inisiyatif alıp sorunlara çözüm üretemiyor?
Âlem-i İslam olarak sürekli zulümlere uğrayan, katledilen ve memleketlerinden sürülenler bizler mi olacağız? Daha ne zamana kadar küresel emperyalizmin oyun ve desiselerine seyirci kalacağız? Ümmetin izzetli bireyleri olarak zalim ve müstekbirlerin oyunlarını bozmak, tahakkümlerini sona erdirmek ve mustazafların ümidi haline gelmek için ne zaman ayağa kalkacağız?
Küresel emperyalizm, son otuz yıldır İslam coğrafyasına dadanarak murdar emellerini gerçekleştirme yoluna başvuruyor ve her alternatifi deneyerek zenginlikleri sömürüyor. Bu küresel projede etkin olan egemen güçlerin meselesi sadece İslam coğrafyasının zenginliklerini elde etmek değildir. Zenginlikleri elde etmenin yanında bir de Müslümanları birbirine düşürme ve düşman etme hedefleri de vardır.
Hedeflerine ulaşma adına, Müslümanların farklılıklarını ve sorun oluşturmayacak ihtilaflarını sürekli gündemde tutarak aralarında anlaşmazlıkların oluşmasını ve sorunların yaşanmasını istiyorlar. Son yıllarda şeytanî emellerini açıkça ortaya koymuş olan küresel emperyalist güçlerin planlarında tamamen başarısız olduklarını söylemek zor olsa gerek.
İslam dünyası, engellere rağmen küresel emperyalizmin saldırılarını bertaraf etmek ve oyunlarını bozmak zorundadır. Emperyalizmin oyununu bozacak ve saldırılarını bertaraf edecek iradenin elbette gerçek manada İslam âleminin birlik ve beraberliğini önceleyen ve bu konuda gerektiğinde bedel ödeyen Müslümanlar tarafından ortaya konulması gerekir.
Sıkıntılı bir dönemden geçen Âlem-i İslam’ın, saldırıların bertaraf edilmesi için ortaya koyacağı hür irade çok ehemmiyetlidir. Çünkü zaman, İslam âleminin emperyalist tahakkümü sona erdirecek adımları atma zamanıdır. Emperyalist tahakkümün sona ermesi için de Müslümanların ihtilafları bir kenara bırakması, aralarındaki sorunları çözmesi ve gücünün farkına varıp birlik olması gerekmektedir.