• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Birleşmiş Milletler (BM) 24 Ekim 1945`te kurulduğunda, kurucularının başındaki ülke ismi ABD idi. BM`nin kuruluş amacı, adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, yaşam standartlarını yükseltmeyi, insan haklarını desteklemeyi ve dostane ilişkiler geliştirmeyi uluslararası düzeyde sağlamaktı.

4 Nisan 1949`da ise bir askeri ittifak olan NATO kuruldu. BM`de olduğu gibi NATO`nun kurucuları arasında yine ABD başı çekiyordu. NATO`nun kurulmasındaki amaç, uluslararası barış düzenini ve güvenliğini sağlamak, sosyal gelişmeleri ve üye ulusların özgürlüğünü korumaktı. Yani NATO, üye ülkelerin ortak çıkarlarını esas alan ve savunma amaçlı kurulan bir kuruluştu.

Ne yazık ki bugün ne BM ne de NATO asıl amacına hizmet etmemektedir. Dünyanın en büyük örgütleri olan bu kuruluşlar küresel egemen güçlerin himayesinde olduğu için yaşananlara ancak bahse konu egemen güçlerin izin verdiği ölçüde müdahale etmektedir.

Gücü elinde bulunduran emperyalist egemen ülkeler dünyanın gözü önünde her türlü zulme ve hukuksuzluğa imza atmalarına rağmen, bu ülkeler aleyhinde herhangi bir karar alınmamıştır. Göstermelik olarak alınmışsa bile uygulanmamıştır.

Ve aynı şekilde, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan darbelerde açıkça rolü ve desteği olmasına rağmen bugüne kadar emperyalist ABD`ye karşı da herhangi bir yaptırım kararı alınmamış ve uygulanmamıştır.

Dünyanın baş belası ABD`nin istediği ülkeye müdahale etme ve o ülkenin başına istediği ismi getirme hakkı yoktur. Eğer bugün uluslararası anlamda en büyük oluşum olan BM ya da NATO ABD`nin kontrolünde olmasaydı, ABD bu şekilde başına buyruk hareket edebilir miydi?

Kendi emperyalist emellerine hizmet etmeyen hangi ülke varsa, o ülkeye ekonomik baskı yapmak, o ülkede karışıklık çıkarıp darbe yapmak, yıllardır ABD`nin yaptığı şeytanî işler arasındadır.

Özellikle Türkiye`de yaşanan darbelerin tümünde ABD`nin müdahalesi olduğu muhakkaktır. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980`de ordu ülke yönetimine el koyarken, 12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997`de ise dönemin hükümetleri istifaya zorlanırken, bu girişimlerin perde arkasında yine aynı şer güç vardı. Yakın tarihte yaşanan 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin destekçisi de yine ABD idi. Ancak bu sefer “Bizim çocuklar başardı” demeyi Allah onlara nasip etmedi çok şükür.

ABD bugüne kadar onlarca ülkede yaşanan darbelere destek verdi. Darbecileri, mevcut hükümetlere karşı örgütledi. Kimi ülkelerde darbeler kansız olurken kimi ülkelerde ise darbelerde binlerce insan katledildi. Darbeciler emellerine erişmek için masum insanları katletmekten geri durmadı. Buna 2013`te Mısır`da yaşanan Sisi darbesini örnek gösterebiliriz.

Emperyalist ABD şimdilerde ise bir Güney Amerika ülkesi olan Venezuela`yı karıştırmak peşindedir. Uzun zamandır ABD, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro`nun politikalarını eleştiriyordu. ABD`den yapılan eleştirilere Maduro da aynı sertlikte yanıtlar veriyordu. Söz konusu süreçte Maduro, ABD`nin tekliflerini asla kabul etmeyeceğini ve emperyalist dayatmaya boyun eğmeyeceğini dile getiriyordu.

Dün ajanslara düşen son dakika haberlerine göre ABD Başkanı Trump, Maduro`yu gayri meşru olarak gördüğünü ve Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido`yu ülkenin geçici devlet başkanı olarak resmen tanıdığını açıkladı. Bu açıklamaya AB başta olmak üzere onlarca ülke destek verdi.

ABD`nin bu girişimi, Venezuela`nın iç işlerine gayri meşru bir şekilde müdahale etmek anlamına gelmektedir. Evet, Venezuela`da siyasi anlamda bir kriz olabilir, ancak bu gerekçe ABD`nin ülkeye müdahale etmesini hiçbir şekilde meşrulaştırmaz. Bu girişim, küresel bir dayatmadır; bu dayatmaya karşı geri adım atılmamalı, onurlu bir şekilde dik duruş sergilenmelidir.

Şu bir gerçek ki ABD`nin derdi Venezuela`daki siyasi krizin çözüme kavuşması değildir. ABD, kendisine boyun eğecek kukla liderlerin ülkeyi yönetmesini hedeflemektedir. Dolaysıyla, emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden ve halkın iradesini hiçe sayan ABD`nin Venezuela`daki darbe girişimi kabul edilmemelidir.

Özellikle de, Filistin meselesine sahip çıkıp işgalci israil`in saldırılarına karşı dünya liderlerini ve Arap devletlerini harekete geçmeye çağırarak onurlu bir davranış sergilemesiyle hafızalarımızda yer edinen Maduro, küresel güç ABD`ye karşı desteklenmelidir.