• DOLAR 34.652
  • EURO 36.64
  • ALTIN 2939.89
  • ...

Arkeolojik araştırmalara göre tarihi MÖ 7000`li yıllara uzanan Van ili, toprakları verimli ve iklim koşulları oldukça elverişli bir yerleşim merkezidir. Bu yüzden de eski çağlardan beri değişik ve köklü medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.

1458 yılında, Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş, 1555 yılında yapılan Amasya Antlaşmasıyla bu fetih kesinlik kazanmıştır.

Tarihler 1915`i gösterdiğinde ekonomik yönden oldukça güçlü olan Ermeni Cemiyetleri, Rusların da desteğiyle birçok kaza ve köyde katliamlar yapmış, daha sonra da şehri ateşe vermişler, bu yüzden de Osmanlı ahalisi Van`ı boşaltmak zorunda kalmıştır.

2 Nisan 1918`de ise doğu illerindeki aşiretlerin desteğiyle başlayan hareket da, şehir tekrardan Rus ve Ermenilerden kurtarılmıştır. 16 Mart 1921`de imzalanan Moskova antlaşması ile Ruslar, şehre ait isteklerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardır.

1923`te vilayet olan Van, o tarihten günümüze büyük bir hızla gelişmiştir. Farklı etnik ve kültüre sahip insanları barındırmaya devam etmiştir.

Van`ın tarihinde, vatandaşa büyük acılar yaşatan dehşetengiz depremler meydana gelmiştir. Bunlar;

1941 Van Erciş Depremi: 10 Eylül 1941 tarihinde Van`ın Erciş ilçesinde 5,9 büyüklüğünde meydana gelen depremde 194 kişi hayatını kaybetti.

1976 Van Çaldıran Depremi: 24 Kasım 1976`da merkez üssü Muradiye ilçesi Çaldıran bucağı olan depremin büyüklüğü, 7,5 olarak kaydedildi. 3840 vatandaş hayatını kaybetti, 9232 bina hasar gördü.

Ekim 2011 Van Depremi: 23 Ekim 2011 günü, saatler 13.41`i gösterdiğinde 25 saniye süren 7,2 büyüklüğündeki depremde 604 kişi hayatını kaybetti, 4152 kişi ise yaralandı. 5739 binaya hasarlı ve oturulamaz, 4882 binaya ise hasarlı ancak oturulabilir raporu verildi. Deprem sonrası da 2262 bina yıkıldı.

Kasım 2011 Van Depremi: 9 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen depremin büyüklüğü 5,6 olarak açıklandı. Ancak ilk depremi yaşayan depremzedeler, meydana gelen sarsıntının 7,2 büyüklüğündeki depremden az olmadığını açıkladılar. Deprem sonrası, 2`si otel olmak üzere 25 binanın yıkıldığı ve 40 kişinin de hayatını kaybettiği belirtildi.

Yaşanılan büyük ve yıkıcı depremlerden sonra vatandaşlar memleketlerini bırakıp başka illere gittiler. Başka illere gidemeyenler de, çadır ve konteynırlarda zorlu ve sıkıntılı şartlarda hayatlarını idame ettirmek zorunda kaldılar.

Karşılaşılan her zorlukta bir hayrın var olduğu düşüncesi, mutedil vatandaşların yanlışlar yapmasının önünde bir set oluşturdu. Kendini bilen, doğruyu ve fasidi ayırt edebilen, helal ve harama dikkat eden vatandaşlar, deprem musibetine sabır ettikleri gibi zorlu şartlarda hayatı sürdürmeye karşı da sabır ettiler, şekva edenlerden olmadılar.

Karşılaştığı zorluklar, sıkıntılar ve musibetler dolaysıyla şekva edenler de oldu tabi ki… Hatta isyan edenler, dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu unutanlar, ‘eğer bu deprem olmasaydı Kürdistan`ı kuracaktık!` diyerek haddi aşanlar bile oldu.

Elbette haddi aşan çıkışlar yaparak hanelerine günah yazdıranlar da, deprem musibeti ve daha sonrasında zorlu yaşam koşullarında çektiklerine rağmen sabredenler de yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.

Zira büyük saltanatın yegâne sahibi Allah Tebareke ve Teâlâ, Zilzal süresinde “Zerre kadar iyilik yapan, yaptığı iyiliğin mükâfatını görecek… Zerre kadar kötülük işleyen de, işlediği kötülüğün cezasını çekecektir” diye ferman buyurmaktadır.

Van`da Hayat Normale Dönüyor (mu?)

On beş gün arayla meydana gelen deprem-ler-in üzerinden epey zaman geçti. Van`da istenilen gibi olmasa da hayat normale dönmeye başladı.

Zira deprem muhaceratını yaşayan vatandaşlar Van`a döndüler ve şehrin normalleşmesine katkıda bulunmaya başladılar.

Yeni açılan işyerleri, alışveriş merkezleri ve yetkili merci sahiplerinin yaptığı açıklamalar Van`ın normal hayata döndüğünün kanıtıdır; yaşanılan sıkıntı ve zorlukların biteceğine işarettir.

Ki sıkıntı ve zorlukların arkasında rahatlığın gelmesi hayatın gerçeği, imtihanın bir parçasıdır. Bu gerçek deprem musibetine duçar kalan Vanlılar için de geçerlidir.

Unutulmaması ve göz ardı edilmemesi gereken başka bir gerçek de şu ki; zorluklardan sonra gelen rahatlığın da bir süreç olduğudur. Bu serecin de Rabbimiz tarafından takdir edildiği gerçeğidir.

Tabi bu gerçeği unutmadan hayatı devam ettirmek, peygamberi takip eden sevdalıların yaptığı/yapabileceği bir iştir. Yani bu süreçte peygamber sevdalılarına büyük görevler düşmektedir.

Nasıl ki Kutlu Doğum ayında üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları eksiksiz yerine getirdiyseler, Van`ın normalleşme sürecinde de üzerlerine düşen görevleri eksiksiz ve noksansız yerine getirmek mükellefiyetindeler.

Sapmış ve saptırılmış insanların içerisinde yanan ateşi söndürmek, küfre hizmet etmeyi şiar edinmişlere doğruyu göstermek, kalbi hastalıklarla boğuşanlara deva olmak, hakkı ve batılı yanlış gösterenlere karşı durmak, hayırlı işlerde çığır açmada öncü olmak zorundadırlar.

Ayrıca;

Hal, hareket ve davranışlarıyla, eylem ve söylemleriyle, giyim ve kuşamlarıyla, saygı ve sevgileriyle, öğretmen ve öğrencilikleriyle, ticaret ve esnaflıklarıyla da örneklik teşkil etmek zorundadırlar.

Zira peygamberi misyonu sürdürmek, bunları yapmayı gerektirir.

Ne mutlu peygamberi misyonun gerekliliklerini eksiksiz yerine getiren Peygamber Sevdalılarına…

Not: “Filistinli Esirlerin Sessiz Çığlığı” başlıklı yazımda, Filistinli esirlerin çektiği sıkıntıları ve bu sıkıntıları dolaysıyla sessiz çığlıklarının duyulması konusuna değinmiştik. Çok şükür ki siyonist işgal devleti esirlerin bazı taleplerini kabul ettiğini açıkladı. Böylece Filistinli esirler açlık grevini sonlandırdılar. Bu vesileyle, Filistinli esirlerin grevle elde ettikleri zaferlerini tebrik eder, zindanlardan kurtulmalarına sebep olmasını Cenab-ı Allah`tan dilerim.

Muhammet Şerif / doğruhaber