• DOLAR 34.741
  • EURO 36.295
  • ALTIN 3012.948
  • ...

 

Bismihi Teâlâ                                                                                                                 

    Toplum olarak bir takım güzel değerlerimizin olduğu söylenebilir. Mesela; yardımlaşma, dayanışma, paylaşma… Evet, halen bu değerlerimizin varlığından söz edilebilir. Bu kadim değerlerimiz tarihten günümüze süregelen ve belki de bizi başka toplumlardan farklı kılan asli değerlerdir. E, tabi ki realitenin sosyolojik yanı da yok değil. Merhum Ali Şeriati doğu toplumları ile batı toplumlarını tasvir ederken; Doğu toplumlarında duygunun hâkim olduğunu buna karşın batı toplumlarında aklın ön planda olduğunu ileri sürer. Bana göre yerinde bir tespit…

   Bilhassa zor anlarda, musibet zamanlarında bizdeki yardım anlayışı çoğu kez takdir toplamıştır. Fakat şu var ki; adabı muaşeret ruhundan yoksun olunca istismara açık hale geldiğini uygulamalarda görebilmekteyiz. Elbette toplu yardımlar büyük bir itina ile incelik ister. Gönüllü STK’lar ve bu işi ibadet anlayışı ile yapan kurumların desteği ile yardımın gideceği adrese isabetli davranmak mümkündür...

  Yoksa ‘kaş yapayım derken göz çıkartma’ misali, ‘yangından mal kaçırırcasına’ türü anlayışlar türer. Açık deyişle yapılan yardımı “ganimet” görürcesine sığ düşünceler peyda olur. Böyle olunca kendini uyanık gören tipler öne çıkacak asıl mağdur olan kişiler perde arkasında kalacaktır. Hatta milletin yardımlarıyla işin tacirliğine soyunan soysuzlar bile görülecektir.

  Yapılan yardımların ölçüsünün ayarsız olması, uygulama sahasında savruk durumlara yol açacağı kesindir. Onun için;

- BİR: Başa kakarak yapılan infaklar yapılmasa daha iyi olur!..

- İKİ: Yapılan yardımlar izzete halel getiriyorsa yapılmasın!..

- ÜÇ: Yardımlar insanları yüzsüzlüğe, sahtekârlığa sevk ediyorsa edilmese daha iyi!..

- DÖRT: ‘Dostlar alışverişte görsün’, “...desinler”, “…görsünler” diye yapılan tasadduklar hayır getirmez!..

- BEŞ: Yardımı ganimet gören beleşçilere fırsat verilmesin!..

- ALTI: İnsanlarını iyiliğini suiistimal eden istismarcılara göz açtırılmasın!..

Hani bir söz var ya “devletin malı deniz, yemeyen keriz” bunu marifet sanan dolayısıyla marifet bilen anlayışlar halen başka sürümlerde tazeliğini koruyor.

  Milletin ciddi anlamda eğitilmeye gereksinimi gerekmektedir. Eğitim bakanlığı özellikle temel eğitimden yükseköğretime kadar temel değerlerimizin muhtevasını müfredatın ta içine serpiştirmelidir. Açık deyişle ‘sözde değil özde’ bu kazanımları kazandırma yollarını geliştirmelidir. İnfak şuurunu bu topluma kazandırma Diyanet Kurumunun, İslami camiaların görevi değil midir?

  Son olarak Elâzığ’da vuku bulan afette doğrusunu söylemek gerekirse devlet zamanında deprem bölgesindeydi fakat organize konusunda beklenen performansı gösterdiği noktasında halkı tatmin ettiği söylenemez. Ciddi anlamda organize olunmadı mı? Tepeden tavana usulsüzlüklere ,rant devşirmelere, yolsuzluklara yol verilmiş olunmaz mı?.. Hele hele bundan sonrası için kontrol-denetim mekanizması yaşanabilecek olumsuzluklara karşı kararlı bir irade sergilemelidir.

  Son söz bazen iyilik olarak addedilen ya da iyilik olarak görülen kimi şeyler kötülüğe, kötünün hanesine kâr olarak geçebilir. Aman dikkat!!!

   Önümüzdeki günlerde ıslahımıza yol açabilecek mübarek üç aylara gireceğiz, şimdiden ıslaha ve ihyaya vesile olması temennisiyle,

Kalın sağlıcakla…