• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bismihi Teala                                                                                                      

    Ey Resul seni okumak ve yaşamak! Sadece satırları değil, satır aralarıyla birlikte okumak:

Okumaların en güzeli, en anlamlısı!..

   Ey Hebibé Xweda(Ey Allah`ın Sevgilisi)! Roniya çe`va(gözlerin nuru), dermané dila(gönüllerin ilacı), ‘eşka Mü`mina(müminlerin aşkı)…em evindaré tene(sen`in sevdalılarınız)...Evet sevdalıyız sana, seni görmesek de!

   Ey resul! Seni okumak, âlemi okumaktır, Kur`an-ı Mübin`i tanımak ve tatbik etmektir. Sen ki şu müşahede ettiğimiz alemin miftahı; necatın tek kıstası…

   Senin izinde giden/gidenler, hayat bulmuş/bulmuşlar, serfiraz olmuştur ey kutlu elçi!..

   Alman filozof Bismark,``Senin asrında yaşamadığım için çok üzgünüm… İnsanlık senin gibi bir yüceyi bir defa görmüş bir daha göremeyecektir…`` der.

 Bernard shaw,``Ben bu hayret uyandırıcı insanın hayatını okudum. Ben O`nu insanlığın kurtarıcısı olarak görüyorum. O`nu böyle tanımamız lazım. O bugün aramızda olsaydı, dünyanın bütün problemlerini bir kahve içiminde hallederdi.`` Azıcık nesnel düşünen bu tür batılılar gerçeği söylemekten kendilerini alamamışlardır. Açıkcası bu tutum ve düşünüş Ebu Talib misali ‘`Vallahi biliyorum peygambersin ama…`` türünden bir yaklaşımdan farkısız değildir tabiki.

Evet! Hidayet yolu nasip işidir. Cehd ister, emek ister; sen kendini doğrultmaya azm, cehd ettikçe; Yaradan`ın hidayet vermesiyle talihlilerden olursun. Aksi takdirde doğruyu belki söylersin ama doğruların safında olma iradesinden yoksun kalırsın!!! Diğer deyişle altın ve mücevheri biliyorsun ama parıltısından, ışıltısından beri kalıyorsun…

  Peygamber Sevdalıları Platformu`na bağlı şubelerin yoğun çalışması neticesinde, bu yıl da Türkiye genelinde yüzbinlerce -yaşlı-genç-çocuk, bay bayan- kişiye `‘O`nu oku, O`nu yaşa`` temalı siyer kitabı ulaştırıldı ve okumalarında katkı sağlanıldı. Bu vesileyle Peygamber Efendimizin manevi şahısları, yüklendikleri tevhid davasını… Gündemde tutmak özellikle yarınlarımızın teminatı olan çocuklar üzerinde çok ama çok büyük kazanımlar sağlayacağından asla şüphe yoktur. Kutlu doğum etkinlikleriyle, siyer yarışma sınavlarıyla, haftalık siyer dersleriyle, kültürel etkinliklerle ancak toplum zinde tutulur, hayat bulur.

  Bu aralar platform sınava giren yarışmacılara 4 kategoriden sıralamaya girenlere ödül merasimi düzenleyerek onure etti. Yaşadığım şehirde 62 kişi ödül aldı. Burada biz de tebriklerimizi sunuyoruz.

   Sınavda görev yaptığım okulda, azımsanmayacak sayıda öğrencimiz katıldı. Kendileriyle sınav hakkında söyleşide bulunurken, sınav soruları, okudukları kitap hakkında hasbihal ederken; sizce bu sınavın kaybedeni var mı? diye bir soru yönelttiğimde, birisi ‘`hayır öğretmenim`` dedi. Nedenini sordum.

Çocuk o saf haliyle``peygamberimizin hayatıyla ilgili bir cümlelik bilgi de olsa edinmek bir kazanç değil midir``tarzında bir şeyler söylemesin mi?! Şahsen onun bu tutumunun beni çok etkilediğini itiraf edeyim.

  Onun için, O`nu okuyan her fert kazanmıştır bir kere. O`nu yaşayan zafer elde etmiştir. O`nun yaşanması, yaşatılması uğrunda tebliğ erleri ve davet yolcuları büyük şerefe, onura eriştiğini bilmelidir.

  Belki bir anlamda muhtelif sınavlarda matematiği, fiziği, tarihi, edebiyatı yapamamak; kaybetmek ile eşdeğer tutulabilir zira okulu geçmesi, sınavı kazanması bu tür derslere bağlıdır. Neticede iki seçenekten birisine muhatap. Yani kazan-kaybet…

  Fakat O`nu okumak, O`nu yaşamak kazan-kazan modelidir. Kaybetme bu anlamda söz konusu değildir. Sonuçta okutanda, okuyanda, sunanda… Her kimse/neyse yemekteki yağ misali bütündür, ayrı ya da kopuk düşünülemez.

  Eğitim müfredatında peygamberin siyeri merkezi konumda olmaldır. Disiplinler arası ilişkilendirmelerde en etkin dal bu olmalıdır. Yani devlet otoritesinin “Peygamber sevdalısı” nesiller yetiştirmesi ve buna yönelik projesi olmaması gerekmez mi?

   Kalın sağlıcakla..