Ramazan geldi
Geçen yıl uğurlamıştık hayır, bereket, mağfiret ayı Ramazanı. Gitmişti; bize verdiği tüm güzellikleri, ilahi zaman ve mekan hazinelerini tekrar üzerimize yağdırmak için..
Giderken; bizlere sağlık, inmiş göbekler, tövbe etmiş nefisler bıraktı.
Ramazan anlatmıştı: Ayıpları örtmede gece gibi olmayı, acıyı tatlıyı paylaşabilmeyi, düşkünü görmeyi; hini, pişkini bilmeyi; dargınları barıştırmayı, affetmeyi.
Pusudaki keskin nişancı şeytan kör nefsimizi darp etmeye, küfür-şerle harb etmeye; hatalardan çark etmeye, Hakk ortadayken en sinsi paralellerini fark etmeye, ümmetin yüreğini dağlayan ırk ve mezhepleri rahmet vesilesi yapıp uhuvvet ve tevhit diyarlarına park etmeye ahd etmiştik.
Geçen ramazanda; gücümüz nispetinde yedirdik, içirdik. Maddenin kıskacından çıkarak mana nimetlerini, feyiz, bereketler devşirdik amma bu süreçte beklenmedik şeyler de oldu.
Sen giderken neler neler oldu. Hesaptan sildiğimiz gereksiz birçok hesap yine gelip bizleri buldu. Beynimizin hücrelerinden, kalbimizin derinliklerinden silip attığımızı sandığımız hastalıklar nüksetti. Bununla da kalmadı; en hayırlı hesaplarımızı alnından vurdu; hakikat otoyolundan patikalara, uçurumlara savurdu.
Nefsi terbiye ettik mi bilmem ama başta yemek israfından sağlığımız bozuldu. Kimimiz obez olduk; tövbemiz bozuldu.
Hafif menfaatimize dokunanın hatalarını araştırmayı meslek edindik; bununla da kalmayarak teşhir ettik.
Acıyı paylaştık ama tatlıyı ayrıştırdık; en profesyonel-makul bahanelerle düşkünleri savuşturduk.
Halka ve Hakka yar olmayacağı bilindiği halde, hinlerle hatta hinoğlu hinlerle uzlaşma yollarına gidildi; pişkinlerin en basit, sırıtan pişkinliklerini yutuldu.
Dargınları barıştırmada gereğini yaptık mı bilmem ama bilerek bilmeyerek yaralara tuz biber ektik(!).
En küçük fırsatlarda cezayı seçerken, çaresiz kaldığımız durumlarda ise Hakk`ı konuşmaya can attık, olmayan(!) canlar, paralar, mülkler feda ettik.
Affetmeyi başaramadık; affetmeyince af da bulamadık..
Kör nefsimize gem vurduğumuzu varsaymıştık ama pusudaymış keskin nişancı iblis! Durdu, oyaladı, yine durdu ama apansız anlarda hayırlı her hesabımızı alnından vurdu.
Küfür ve şerle harbetmeye hüküm giymiş, ahd u peyman etmiştik ama düşmanların teçhizatları fazla ve farklıydı. İblisin askerleri o hizbu`şşeytan cephe; sağdan, soldan yanaştı; alt ve üstten, her cihetten yanaştı. Aciz naçarmışız ki “oruç, infak, sabır ve namazla” yükselttiğimiz kalelerimiz, burçlarımız sarsıldı.
Küfür ve Şer cephesinin her alanda olduğunu bilirdik. Tüm tedbirlerimizi de ona göre almıştık. Olmadı, yetmedi. Meğer bu hinlerin her alanda ayrıca kurulu düzenleri, paralelleri varmış. Bu paralellerle yanaşıp sureti haktan görünerek mahremimizi öğrenmiş, haremlerimize girmişler. Öylece yanaşıp sırtımızdan hançerlemişler.
Şeytan ve dostları; bizleri şer şehirlerine ulaştırmak için, “en küçük günah yollarını” süsleyerek; cazibe merkezlerini inşa etmişler. “En küçük günahlardan küfre gidecek yollar varmış” gafilmişiz.
Tevhit ve kardeşliğimizi bozmak için ırk üzerinden, mezhep yollarından, hataya düşürmek için yanaştılar. Galeyana, tahriklere geldik.
Hoş geldin ey arındıran mektebim! Safalar getirdin, af ve bereketinle. Rabbimin rahmeti kokuyorsun! Resulüm sende! Hicretim, Bedrim, Uhudum, Tebuk seferinin zorlukları sende!
Ümmet olarak Çağdaş Kerbeladayız. Hüseyn Kerbela`ya yürümesini bildi! Bir insanın, bir iktidarın, bir rejimin ne kadar alçalabileceğini kör basiretlere anlatmak için çile diyarına yürüdü..
*Bizim Kerbalamız daha acıklı! Kerbalaya dönmüş ümmet coğrafyasında, kerbelaları ayıredemiyoruz! Kerbela karıştı, Hüseynler karıştı; kimi mümin yürekler Çağdaş Yezitlerle barıştı! Her taraf katliam, her yer ölüm, zindan! Gözümüz, ruhumuz en büyük cinayetlere alıştı; müminler kapıştı!
Ulema, kudema, süleha bu Deccali, Süfyani fitneden çıkmaya çalıştı. Cuhela bile çözüm için çalıştı! Heyhat ki ulema, “Orta Yolda” buluşma yerine, kalemşörlerle “atalar dini” atıştı; çatık kaşlarla birbirine bakıştı hatta kalkıştı.
Yine gel! Geldin en rahmet şehri!
Ektiğimizi biçtik; kapına geldik. Getir! Ver bereketlerini! Yağdır bi-iznillah üzerimize, bize rağmen İlahi!
İslam hoştur, huzur onda! Derdimizi seviyoruz; ey Dertlerin Dermanı! Ramazanda yine demleyeceğiz; iman, ihlas, uhuvvet ve tevhidi! Sabrediyoruz; nasıl olsa zaman sabretmesini bilmez! Dua ile.