• DOLAR 34.646
  • EURO 36.489
  • ALTIN 2931.309
  • ...

MEB, 2022-23 yılı eğitim istatistiklerini açıkladı. Büyüyen eğitim sorunları da açıklandı.

Buna göre eğitim ve öğretimin giderek büyüyen ciddi sorunları vardır. İşte:

1922-23 öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de örgün eğitim kurumlarında 19.155.571 öğrenci bulunmaktadır. Bu, özel ve resmi okulların toplam sayısıdır.

Resmi kurumlarda 15.839.140, özel 1.578.233, açık öğretim kurumlarındaysa 1.733.198 öğrenci bulunmaktadır.

Diğer yılların istatistiklerine bakılırsa her yıl daha fazla öğrencinin örgün eğitim dışına çıktığı veya çıkmak zorunda kaldığı görülmektedir.

Özellikle açık öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısının her yıl fark edilir bir şekilde artması; eğitimde toplam kalite ve eğitimin geleceği adına ciddi risk ve endişelerin habercisi.

Soru ve sorun şu: Örgün eğitim kurumları dururken neden açık öğretim? Açık öğretim üzerinden bir şeylerin döndüğü, eğitim kurumlarının özellikle de devlet kurumlarının içinin ve içeriğinin boşaltıldığı açık.

Yine bu istatistiklere göre Türkiye’de toplam 70.383 eğitim kurumu var. Bunlardan 56.200 (% 82,7) devlete aittir. Devlet kurumlarında 15.839.140 (%82,7) öğrenci okumaktadır.

Toplam 14.124 özel okul bulunmaktadır. Bu kurumlarda toplam 1.578.233 (%8,2) öğrenci eğitim görmektedir.

Açık öğretimde okuyan 1 milyon 738 bin 198 öğrenci (% 9,1) bulunmaktadır. Öğrencilerin cinsiyete göre dağılımı; 9 milyon 928 bin 304’ü erkek, 9 milyon 227 bin 267’si kızdır.

Türkiye çapında toplam 1 milyon 139 bin 673 öğretmen (devlet+özel) görev yapmaktadır. Haziran 2022 itibariyle devlet okullarındaki öğretmen sayısı 975 bin 698’dir. Bunların 95 bin 773’ü sözleşmelidir.

Özel okullarda 163 bin 975 öğretmen çalışmaktadır.

2021/2022 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle devlet okullarında 103 bin 961 sözleşmeli öğretmen mevcuttur. Detay bilgiler uzayıp gidiyor.

İşin en enteresan yanı ise 1 milyon 738 bin 198 öğrenci ile boy gösteren açık öğretimdir. Bu sayı, % 9,1 anlamına gelir ki bu da örgün eğitim kurumları, özellikle de devlet kurumları için ciddi bir risktir. Bu oranın kahir ekseriyetinin üniversiteye hazırlık için özellikle de lise son sınıfta kaydını açık liseye alan öğrenciler olduğu açık.

Açık liseye giden öğrencinin MEB’in son sınıf müfredat programındaki ders konularını bir kenara bıraktığı ortada.

Genel anlamda eğitim kurumlarının itibar ve içeriğinin zedelendiği artık en yetkili ağızların da itirafıdır. Daha da acıklısı, genel vatandaşın da aynı inançta olmasıdır.

Geçmişte halkın nezdinde; “Çocuğum okuyarak geleceğini kurtarır” inancı ciddi yaralar almış. Dahası; “okuldaki kötü çevreler… Her okula çocuğunu verme! Okula gitti geldi bir hal oldu. Okudu da ne oldu…?” gibi talihsiz söylemlerin duyulması!

 “Oku! Yaratan Rabbinin adıyla…! Gerçek ilim sahiplerine sorun..!” İlahi Fermanları okumayı her erkek ve kadına farz etmiştir. 

“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? İlim Çin’de olsa da talep ediniz! Ya öğrenen ol, Ya öğreten ol, Ya dinleyen ol, Ya bunları seven ol! Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun” gibi Resulullah’ın talim ve ikazları var ama önemli olan bu hakikatlerin kamu ve toplumumuzdaki yansımaları.

Hâsılı eğitim an itibarıyla tükenme noktasına gelmiştir. Bu eğitimle bir ülke düze çıkamaz. Bunun elbette birçok sebebi vardır.

Naçizane bulduğum öncelikli sebepler; öğrenciye, en cahil veliye karşı kaderine terk edilen öğretmenin şahsında yaşanan, kurumlardaki itibar kaybıdır yani Müslüman mahallesinde salyangoz satılmasıdır.

Seküler Modernizm bu açığı; “dijital teknoloji, israf ve sefahatle” doldurmaya çalışıyorsa  da çabası; “mutlu, asi azınlıklar..” üretmenin ötesine geçememiştir.

Dünyanın “adaletsizlik, çağdaş küfür, şirk ve cehalet” gibi bir ciddi sorununun olduğu da zinhar unutulmamalıdır.

MEB’in yeni yönetmelik, içerik ve yönetmeliklerini inceledim. Yetmez ama ciddi umutlar veriyor. Sınıf geçme yönetmeliği de sarsılan itibarı ve itibarsızlaşan eğitimi diriltmenin mukaddimesi gibi.

Öğretmenin kaybettiği çok şey var. Öğretmen kaybedince HARF kaybeder. Harf kaybedince kalem yazmaz, âlim unutur; cehalet, güç ve sermaye konuşur! Bu da zalim türetir…

“..Qelem go çi binvîsim bê-ferman Ya Îlah? Qale Uktub Laîlahe îlla Ena!/ Ew Muhemmed(sav) Qasidê emra men a!”(Mewluda KurdÎ,Şeyxê Batê)

Kalem, cehaleti/zalimi tanıtır. Bırakın tanıtsın! Çünkü âlim unutmuş, kalem unutmamış. Wesselam…