• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Malazgirt Zaferi; Sultan Alparslan’ın şahsında İslam’a açılan Anadolu Kapılarının ikincisi ama en önemlisidir.

Birinci kapı; Amed (Diyarbakır)’de İyaz bin Ğanem’in komutasında sahabe-i kiram tarafından açılmıştı. Kürt Mervani Devletinin muhafaza ettiği bu kapı, ikinci kapının müjdecisiydi.

Anadolu’daki Hıristiyan Bizans hâkimiyetinin bitişi, İslami fethin ve hâkimiyetin tamamlanması anlamına gelen Malazgirt Zaferi; bu yönüyle halen de en büyük zaferlerdendir. Kutlarız.. Tevhide, kardeşliğe, nice hayırlara vesile olsun. Daim ve kaim olsun inşallah.

1071 yılı; zaferden önceki haliyle İslam Ümmeti için endişenin yılıydı. Darbeyle Bizans’ın tahtına geçen Diyojen’in büyük bir zafere ihtiyacı vardı. Bu zafer, İslam diyarında, özellikle de Selçukîlere karşı kazanılmalıydı. Diyojen’in; “Tebriz’de kışlarım..” demesinin sebebi de buydu.

Başta Sultan Alpaslan olmak üzere nice kelleleri, mızrakların ucunda diyar diyar dolaştıracak; kutsal şehirlere girecek, kutsiyetleri çiğneyecek bir namahrem el olacaktı…

Dediklerini yapması için başta Selçuklu Yurdunu, Vahyin Anakarasını çiğneyecekti. Halktaki endişe ve korku da buydu.

Malazgirt’teki dayanışma, tevhit ve kardeşliğin anlaşılması için Türk ordusunun içeriğini anlaşılması adına bazı detaylar vermek gerekir. Sultan Alparslan; Şam-Kudüs fethine yöneldiği sırada Diyojen’in haberini alır. Ordusunun sayısı 4.000’dir.

Türk boylarına haberler gönderen Alparslan; Kürt Mervani devletine de durumun vahametini anlatır. Bağdat’taki Abbasi halifesine de durumun ciddiyetini bildiren Sultan; destek ve dua ister.

O zamanlar, bir İslam Diyarındaki bir tehdit, Din-i İslam’a dolayısıyla bütün Müslümanlara yapılmış sayıldığından Alparslan’ın bu çağrısı her diyardan, özellikle de seçilen savaş alanının civarındaki Kürtlerden büyük karşılık bulmuştur. Tıpkı Şeyh Mahmud Berzenci’nin Hicaz Krallığını sunan İngilizlerin teklifinin reddedip hilafeti savunması, Kutul Amare’de, Allahu Ekber Dağları’nda olduğu gibi… 

Hâsılı Sultan Alparslan’ın ordusuna katılan Kürt gönüllü sayısı hakkında, birçok kaynakta değişik sayılar verilir ancak sadece Mervani Devletinden (Mervani Emiri Nizamüd-din ile) katılanların sayısı 10-14(?) bin olarak verilir. Bu sayıya diğer Kürt aşiret ve beyliklerden gelenler dâhil değildir.

Daha detaylı bilgi isteyen; Sıbt İbnu'l-Cevzî, Mir'atu'z-Zamân;  İbnu'd-Devâdârî, Kenzü'l-Durer; İbnü’l Erzak, Mervanî Kürtleri Tarihi (12.yüzyıl) gibi eserlere bakabilirler.

Mesele bu da değil. Mesele; yeri geldiğinde “Türk-Kürt kardeşliği, birlik ve beraberlikten..” bahseden medya, yetkili ve etkili ağızların, Türk ve İslam tarihi boyunca gururla hem de din ve devletin bakası adına bahsedilen “Kürt, Kürtçe, Kürdî, Kürt ulusu, Kürdistan, Kürtlerin tarihteki rolleri; Kürt ilim adamları..” gibi kavramlardan özellikle ve hassasiyetle imtina edilmesidir.

Nedir bu hassasiyet? Neden bin yıllık kadim kardeşlik dururken, son yüzyılın ret ve inkârcı müflis dayatmaları?

Sayın Cumhurbaşkanı da 2013 Çözüm Süreci’nde; Mesut Barzani’yle Diyarbakır buluşmasında; dayatılan korkuları aşmış; korkularla yüzleşme adına; Saddam gibi bir caninin bile Anayasa’da kabul ettiği sözdizimini diyebilmişti: “Sizin şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki değerli kardeşlerimi selamlıyorum…” Sadece bu cümle bile Kürdistan’ın dört köşesinde; Türk ve Kürt kardeşliğinin abidesi; Sayın Cumhurbaşkanı da abisi olmuştu.

“Bir kadehle Saki bizi gamdan azad eyledi/ Şâd olsun gönlü anın gönlümü şâd eyledi”(Dehhanî)

Amma ki bu, ilk ve son söyleyişti. Hak arayan nice yiğitler havlu atıp Korkut Atay’a gitti:

 “Bre Azrail, aman!/ Tanrı’nın birliğine yoktur güman!/ Ben seni böyle bilmezdim,/ Can aldığını duymazdım./ Bizim dumanlı, büyük dağlarımız vardır,/ O dağlarda bağlarımız vardır,/ O bağların kara salkımlı üzümü olur,/ O üzümü sıkarlar, al şarabı olur,/ O şaraptan içenler sarhoş olur./ Şaraplıydım, duymadım,/ Ne söyledim, bilmedim,/ Beylikten usanmadım,/ Yiğitliğe doyamadım!// Canımı alma, Azrail aman..!!”

Görünen Azrail miydi bilmem ama şahsen yine Ehmedê Xanî’nin başucunda, Malazgirt Ovasında tekmil Kürdün bulunduğu bir ilçede konuşan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan; dayatılan sanal müflis ezberleri bozmasını bekledim durdum ekranların başında.

Tören; Devletin Bahçeli duvarlarına yine takılırken; Çîrok çû dîyaran! Rehme l’dê u bavê guhdaran!

Oysa Murad’ın Suyu berrak, vefaya, kardeşliğe akar! “Tasek ji vê Âva Zelâl nadim bi Âva Kewserê/ (Şênayîya Milazgirê dê bibinim vê) meferê”(Xanî?) Wesselam!