• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Geçen Cuma, Kerbela ve Hz. Hüseyn konulu hutbeler verildi. Bu hutbelerin birkaç yıllık geçmişi olduğundan diyaneti de tebrik ederiz. Gecikmiş ama güzel fakat yetmez lakin geçmişi de çok karıştırmak zararlıdır…(!?)

Tam da bu yüzden bir Al-i Beyt ve Hüseyn Sevdalısı olarak bu yazıyı bugüne bıraktım. Bunca maddi ve manevi sıkıntı, kriz hatta kaosu yaşayan ümmet, kardeşlerim konuya nasıl bakacak bunu görmek istedim. Kardeşlerim ne gibi bir ders ve dava çıkarabilmiş anlamak istedim. Biz düşünen, yazan, çizen, konuşanları aşağıda elbette anlatacağım amma “Bu DERDe ne derler sizde” duymak istedim.

Kerbela kıyamının özeti şu:

661’de şehid olan meşru seçimle gelen son halife Hz. Ali (ra) şehit olanca seçimle gelen hilafet devri bitti.

Hâkim küresel güçler olan Bizans ve Perslerin kadim geleneğine rağmen Hz. Muhammed; sessiz çoğunluk denen cumhuru konuşturdu, cumhurî sistemi ikame etti.

Bu da Magna Carta (Büyük Sözleşme 1215)’den yaklaşık 600 yıl, Fransız ihtilalinden (5 Mayıs 1789)’den de 1200 yıl önce dünya halklarının gördüğü “Hakk’ın ve halk iradesinin sesi ve iktidarı” anlamına gelmekteydi.

Eğri oturup doğru konuşmamız gerekirse; bugün İslam Dünyasının derdi de dermanı da işte o Nur yolu’ndadır. O Nur yolu’na ulaşıp dermanımızı bulmamız şarttır ancak yolda “dokunulmaz molozlar var, vazgeçilmez hafriyatlar” vardır.

Bırakıyoruz, çünkü Yezid’in Kerbela Katliamı veya Hüseynin Kerbela Kıyamı da zaten bir önceki dönemin zaruri sonucudur.

Kardeşlerim kusura kalmasın, derdimiz ve davamız, geçmişin yaralarını deşmek değil. Söz konusu Allah’ın Davası’ysa gerisi teferruattır. Bin Ali ve Hüseyinler feda olsun!

Şahsen Kerbela, Hüseyn ve Al-i Beyt-i Mustafa etrafında oluşmuş İslam tarihi, ağıt ve edebiyatın tabi ki sevdalısıyız. Hıdır İlyas’ı, On İki İmam’ı, Aşura orucu ve İkramını aileden, sülalemizden biliriz ancak mesele bunun da ötesinde. Bu Tevhit ve Cahiliye mücadelesini bir Şii-Sünni çekişmesi gibi algılamak fırsatçılıktır, kolaycılıktır, sorumluluktan kaçmaktır hatta daha ötesidir.

Kardeşlerim; Kerbela Kıyam’ının kaldırmaya çalıştığı perde de işte budur. Bu perdenin aralaması, tamamen bir kenara çekilmesi, gerekirse yırtılıp atılması, imha edilmesi lazım.

Emperyalist dünya, dünya halklarına üstün medeniyet ve insanlık kazanımları olarak yutturdukları Magna Carta ve Fransız İhtilalinin de ötesine geçti. Tüm mahrem ve namahrem tarihinde gizli/mahrem bir şey bırakmadı. Dokunulmaz denen her şeye dokundu. Ebetteki nice suç ve günahlar işledi ama gerçek ortada…

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm/ Dolaştım mülk-ü İslam’ı bütün virâneler gördüm.(Ziya).

Kapitalist, komünist hatta faşist… ülkelerin vatandaşları bir kimlik ile 30 ülkeyi dolaşırken bizler bin yıldır kadim kardeşler olan Kürt/Türk kardeşliğinin devamını bile red ve inkar ve asimilasyonda arıyoruz. Halkı Müslüman ülkelerin vatandaşlarını, mayınlı tarlalar, tel örgüler.. ayırıyor!

Hasılı, Kerbela; Muhammedin din ve devletine, tevhide dönüşün kıyamıdır. Ümmetin buluşması gereken adres de budur.

Tam da bu yüzden: “Şehirlerde ayağım değil, tabanım yarık/ Yürü! Nur Şehrine gidelim çilekeş çarık”(nfk) vesselam!