Hicri’ye Hicretten, Noel’e Göç Maceramız
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber Anadolu’da yaşanan değişim ve inkılaplar, İslam Ümmetinde yaşanan maceranın bir fihristidir.
Az zamanda büyük işler başarıldığından olsa gerek, bundan sonra olacakların yol haritası ve teminatı da yaşadığımız mazi olacaktır zinhar biline!
Ha! Elazîzimizin “Elin çağası isot, bizimkisi ise üstünü başını yırti” sözünü de unutmamak lazım.
Maceramız: Osmanlı mirasına kurulan Ankara Hükümeti, ilk anayasasını halkın fıtratına uygun yapılandırdığından; Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921) tamamen yerli ve milli oluyor.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edilir. Burada da sorun yok.
3 Mart 1924’te Hilafet kaldırılır. Bu ciddi bir sorundur. Osmanlı varisliğinden, küresel güç olmaktan, ümmetin öncülüğünden ve “Ümmet olarak Allah’ın ipine sarılın..” ilkesinden vazgeçildi. Bu bir mahallileşme ve “az olsun, benim olsun” hareketiydi.
Savaş ve mücadelenin yönü, güç sahibi zihniyete rağmen var olan her kese, her şeye yöneldi. Taviz ve uzlaşma hainin sloganı sayıldığından; ötekiler(?!) cezalandırıldı.
Buna rağmen yine de 17 Kasım 1924’te “çok partili hayat” denenir ama ihtiyaca binaen. Buradan seçkinlerin ve tabanın durumuna bakılır. Durumun hala çok riskler taşıdığı görülür.
Terakkiperver Fırka’sı aslında Batı’nın istikrarını bizde de oturtmaya çalışan liberal bir partidir ama tüzüğündeki; "Parti, dinî düşünce ve inançlara saygılıdır' ilkesi endişelendirir.
Parti öncüleri; Amasya Tamimi’yle, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan beş kişilik komuta kademesi, Terakkiperver Fırka'nın kurucularıdır, Mustafa Kemal hariç. Kâzım Karabekir, Rauf (Orbay) Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Refet (Bele) Paşa ve Adnan (Adıvar) Bey MKYK’da.
Kâzım Karabekir, Atatürk’ün; 'Ben muhalif istemiyorum' sözünü eleştiriyor. Rauf Orbay İttihat ve Terakki deneyimine gönderme yaparak, basına; “bir parti despotizmine dönüşmesinin ülkeye getireceği felaketli sonuçlarını” vurgulamıştır. Ali Fuat; “Cumhuriyetin, bir şahıs veya zümrenin idaresine alet olmasına mani olmaya, elimizden geldiği kadar çalışacaktık” diye mazideki ahitlerine ima yapmış. Diğerleri da halk kitleleri ve basına, beter şeyler anlatmışlardır.
Derken; Gazi’nin(!) gazabına uğrarlar. ‘Parti, dinî düşünce ve inançlara saygılıdır' ilkesini bayrak olarak eline alan kimselerden iyi niyet beklenebilir miydi? Bu bayrak, yüzyıllardan beri cahilleri, bağnazları ve hurafelere inananları kandırarak özel çıkarlar sağlamaya kalkmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi?”(Nutuk) nutk-u şahaneleriyle partileri kapatılır.
Suçları: “TF kurucularını; cumhuriyet düşmanlığı, saltanatçılık, halifecilik, İngiliz yandaşlığı, isyan kışkırtıcılığı ve vatan hainliği” ve "dini siyasi çıkarlara alet etmek."
Şeyh Said Kıyamı da ortadayken, bereket ki idam edilmemişlerdir. İdamdan kurtulanın da bir daha istenmeyen bir davranışa tevessül edemeyeceği malum.
Değişim hızlanmıştır. 1924 Anayasası; 21 anayasasının kelimesini dahi bırakmamıştır.
Mecelleden kalan yasalar; takvim saat, ölçü.. gibi müştemilatların tamamı, 1924-37’ye kadar kaldırılmıştır.
1924’te Şeriye mahkemeleri kaldırılır; eğitim birleştirilir;
Şapka kanunu, 25 11.1925’te getirilir. Halkın giyim kuşamına müdahale, bir anda başlar. 30.11.1925’te Tekke ve Zaviyeler kapatılır.
26 Aralık 1925’teki; "Takvimde Tarih Mebdeinin Değiştirilmesi Kanun’uyla" 1 Ocak 1926'dan başlayarak Gregoryen takvim benimsendi.
1926’da Medeni Kanun, Türk ceza Kanunu ve bunların alt birimleri olan tüzük ve yönetmelikler tenkil ve te’dip edilir. Aynı yıl; Maarif (eğitim) Teşkilatı ve Medreselerin Kaldırılması kanunu hazırlanır. Halkın “barındığı, beslendiği, sığındığı” manevi yaşam alanları, bir proje ve disiplin çerçevesinde kusursuz hedef alınır.
1.11.1928’de Harf Devrimi; Millet Mekteplerinin açılması (24 Kasım); Güzel Sanatlarda yapılan yeniliklere imza atılır. Bunlarla, halkın mazi ve maneviyatıyla olan bağları kopartılır; hafızası, bilinçaltı boşaltılır. Hüsn-i Hat ve Kâinat Kitab-ı Kebiri’ni okuyarak ilim ve irfanda derinleşen milletin sanat ve zevk anlayışı güdükleştirilir.
Türk Dil ve Tarih Kurumu (1931) kurulur. Âdem’den günümüze gelen; asr-ı Saadet’te derinleşen tarih bilinci yok edilir. tarih; 1919’dan başlatılır; dokuzu beş geçelerde noktalanır.
1923-1935 arası –devrim denilen- 36 köklü değişim yapıldı. Hakikaten az zamanda çok ve büyük işler..! Dedik ya; …bizim çağaysa hala üstünü başını yırti!
Tanımlarımıza “bak hele kardeşim ne hale geldik?”
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!!” fermanına rağmen; “şehid ve gazimiz değişti. Cihad ve duamızın yönü değişti. Dost ve düşman; helal ve haramlarımız değişti. Daha da kötüsü; öz vatanımızda bizim çocuklar dahi iktidar olsa “yapacakları yasalar, güldürecekleri insanlar, açacakları kapılar değişti…”
Kim yaptı? Bu ne yaman işti? Anlatamam! Hımm? Te go hirç? Ha! Hirç xedar e lo! “Benim mi Allah’ım bu sözler? Ya bön, mor, halkalı gözler?”
Hicri mi? 17 Cemaziyelevvel 1442.
“Bir millet kendini değiştirmedikçe, onları değiştirmeyiz!” wesselam.